| Wall Street dingillerinin bizim köylü araci kurum oldugumuz düsüncesini durdurmanin tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة لإيقاف أوغاد وول ستريت بالتفكير فينا على أننا نشالين صغار |
| Wall Street dingillerinin bizim koylu araci kurum oldugumuz dusuncesini durdurmanin tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة لإيقاف أوغاد وول ستريت بالتفكير فينا على أننا نشالين صغار |
| DJ: Bu evliliğimi korumanın tek yoluydu... ...çünkü gördüğünüz gibi Beverly yerinden olduğunu düşünüyordu. | TED | ديريك : لقد كانت الطريقة الوحيدة لكي انقذ زواجي لاني بيفرلي حينها شعرت انه تم استبدالها .. وشخص آخر جلس مكانها |
| Bakireliklerini kaybetmenin ve sonrasında başka erkeklerle istediklerini yapmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | لقد كانت الوسيلة الوحيدة كىيتخلصوامن عذريتهم.. ويصبحون احراراً كى يفعلوا ما يشائون مع الرجال الأخرين |
| Anılarını ve astral seyahat kabiliyetini baskı altına almak onun sana ulaşmasını engellemenin tek yoluydu. | Open Subtitles | كبت ذاكرتك وقدرتك للسفر الوهمي كان الطريقة الوحيدة لإيقافها من الدخول لك. |
| Öldürmek onlara yakınlaşmamın tek yoluydu. | Open Subtitles | القتل هو السبيل الوحيد لأتمكن من الإقتراب منهم. |
| Zarar görmemenizi garantilemenin tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت هذه الطريقة الوحيدة لضمان ديهم أبدا يؤذيك. |
| Fakat hareketsiz oturma benim için deneyimlerime göz gezdirmemin, gelecek ve geçmişten anlam çıkarmanın tek yoluydu. | TED | لكنها كانت الطريقة الوحيدة التي وجدتها كي أستطيع التدقيق من خلال شريط أحداث تجربتي وإيجاد معنى لمستقبلي وماضي. |
| Atlet Bursu üniversiteye gitmemin tek yoluydu. | Open Subtitles | المنحة الرياضية كانت الطريقة الوحيدة لي لدخول الجامعة |
| Bu, kendimi güvende hissedebilmemin tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة التي يمكنني أن أبقى آمنة بها |
| Adımı değiştirmek güvende olmamın tek yoluydu. | Open Subtitles | تغيير إسمي كانت الطريقة الوحيدة لأكون بمأمن. |
| Bu sen bana zarar vermeden dünyaya dönmenin tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت الطريقة الوحيدة التي تمكنني من العودة إلى الأرض بدون أن تسبب الضرر لي |
| Buraya onu bebekken gönderdin. Bu onu kurtarmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | لقد أرسلته وهو طفل صغير، كانت الطريقة الوحيدة لإنقاذه. |
| Süpürgeden atlamak birliklerini göstermenin tek yoluydu. | Open Subtitles | القفز فوق المكنسة كانت الطريقة الوحيدة لاجتماعهم |
| Onu ölümün eşiğine getirmek, emin olmamın tek yoluydu. | Open Subtitles | بجلبها إلى حافة الموتِ كانت الطريقة الوحيدة لأتأكد |
| Sandalyede oturmak, seni yanımda tutmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | البقاء في الكرسي كانت الوسيلة الوحيدة لأكون متأكدا من بقائكِ |
| Ellerin ve kafan bağlı olduğu için seni kurtarmanın tek yoluydu bu. | Open Subtitles | لقد كانت تلك الوسيلة الوحيدة لإنقاذك بما أنك كنت مقيدا و مغطى الرأس |
| Onunla asla tanışmamış olman onu korumanın tek yoluydu. | Open Subtitles | عدم مقابلتها كان الوسيلة الوحيدة لحمايتها. |
| Seni kandırmak, Chuck ve seni korumanın tek yoluydu. | Open Subtitles | خداعي لكِ كان الطريقة الوحيدة لإبقاء أنتِ وتشاك في أمان |
| Leş yemek hayatta kalmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | البحث عن أيِّ طعام هو السبيل الوحيد للبقاء |
| Bu seni kurtarmamın tek yoluydu. | Open Subtitles | ! كانت هذه الطريقة الوحيدة لإنقاذك |
| Kendi başına yapmak istiyordu ve bu ona engel olmanın tek yoluydu. | Open Subtitles | كانت تريد ان تنفصل بنفسها وكانت هذه هى الطريقة الوحيدة لمنعها |
| Bu, Jonas'a, bana hakkım olanı verdirmenin tek yoluydu. | Open Subtitles | كان السبيل الوحيد سيكون جوناس أي وقت مضى نظرا لي ما كان يحق لي. الحق. |