Ardından anladım ki, bugün üzerinde çalıştığımız teknolojinin beş yıl içresinde, 10 yıl içerisinde nasıl görüneceğini derinlemesine düşünmeliydik. | TED | ادركت ذالك الحين ان علينا التفكير بعمق في التكنولوجيا التي نعمل بها اليوم في الخمس أو العشر سنين القادمة |
teknolojinin, sağlık hizmetlerini oyunu değiştiren bir ölçekte yeniden keşfetmeye yardımcı olma zamanı. | TED | حان وقت التكنولوجيا لأن تساعد في إعادة تقديم الرعاية الصحية على نطاق متغير. |
teknolojinin kolaylaşması ve daha ulaşılabilir hâle gelmesi gerçeği iş gücünün keyfi ne isterse onu yapmasını serbest kılıyor. | TED | وحقيقة أن التكنولوجيا تصبح أسهل وفي متناول اليد فإن ذلك يحرر المزيد من القوى العاملة لدراسة أي شيء يرضيهم. |
teknolojinin ne sıklıkla doğru şeyi yapmak zorunda olduğuna bakalım. | TED | لننظر كم في العادة يمكن أن تقوم التقنية صحيحة بالفعل. |
teknolojinin kullanımını askıya alma ve duraklama düşüncen oldukça sorumlu bir düşünce. | TED | وموقفك بطلب وقف استخدام التقنية أو إرجائها أو مراقبتها هو عمل مسؤول. |
Ve bence bunun nedeni teknolojinin bize en savunmasız yanlarımızdan hitap edebilmesi. | TED | وأظن أن هذا راجع لكون التكنولوجيا تنادينا أكثر عندما نكون أكثر ضعفا. |
Burada duruyorum çünkü size bu teknolojinin henüz ne kadar yeni olduğunu göstereceğim. | TED | ووقفت هنا لأريكم عند ذلك المشهد أن تلك التكنولوجيا لا تزال في بدايتها |
Fakat, uzun vadede teknolojinin gerekli seviyede gelişip gelişmeyeceği de ayrı bir muamma. | TED | ولكني قلق ما إذا كنا سنحصل على التكنولوجيا التي نحتاج على المدى الطويل |
Mesele, yapmak istediklerimizle ilintili olarak teknolojinin neler yapmamıza izin vermesidir. | TED | بل عما تمكننا التكنولوجيا من فعله بالتلاقي مع ما نود فعله. |
Ancak her gün gazetede teknolojinin yıkıcılığına teslim olan şirketleri okuyoruz. | TED | لكننا نقرأ في الصحف كل يوم عن شركات تتعرض لاختلال التكنولوجيا. |
Tabii ki, hepimiz teknolojinin bize yapabildiği güzellikleri görüyoruz, paylaşıyoruz ve değerlendiriyoruz. | TED | بطبيعة الحال، كلنا نرى، نشارك و نستحسن كل الأمور الإيجابية في التكنولوجيا. |
Şu anda teknolojinin gittiği yönde inanılmaz bir değişim yaşanıyor. | TED | إن تغييراً كاملاً ومفاجئاً يحدث في كيفية تطور التكنولوجيا حالياً. |
İki multi dolar milyarderi işletmesini sıfırdan aldım, onlara teknolojinin hesaplanabileceğini fark ettirdim. | TED | أجريت عمليات بمليارات الدولارات من لا شيء، اعترافًا بأن التكنولوجيا في يدها الحل. |
Ekibim ve ben küresel alanımızı büyütüyoruz ve bu teknolojinin potansiyelini görmeye başlıyoruz. | TED | أنا وفريقي نزيد من مساهمتنا على مستوى العالم، وبدأنا نرى إمكانيات هذه التكنولوجيا. |
Dahası, teknolojinin bizim kültürel tüketim ile ilgili varsayımlarımızı değiştirmiş olmasından endişe duymaktayız. | TED | علاوة على هذا، نحن نخشى الآن أن التكنولوجيا غيّرت إفتراضاتنا عن الإستهلاك الثقافي. |
Ve bir süre önce teknolojinin neye benzeyeceğine dair bir videoyu gösterdiniz. | TED | وقد نشرتم هذا الفيديو منذ مدة يوضّح ما ستبدو عليه تلك التقنية. |
- 8 mm ustalık ister. Yeni teknolojinin daima bir riski vardır. | Open Subtitles | كاميرا الثمانية مليمتر مخادعة، دومًا ما تكون هنالك مخاطرة في التقنية الجديدة |
İşte böyle önemli olmasından dolayı bu teknolojinin sorunlarına yakından bakmaya karar verdim, çünkü o hayatımız için çok gerekli. | TED | مدفوعاً بأهمية ذلك قررتُ ان ابحث في القضايا التي تواجه هذه التقنية لانها اساسية جدا في حياتنا |
Ben teknolojinin hayatın yedinci alemi olmasını öneriyorum. | TED | أنا أقترح أن التكنلوجيا هي المملكة السابعة للحياة. |
teknolojinin bireysel kimliği nasıl tahrip etiğini göstermek için markalarını kendileri barkodluyorlar. | Open Subtitles | قاموا بوسم أنفسهم برموز شريطية ليبرهنوا كيف للتكنولوجيا أن تدمر الهوية الشخصية |
Ama potansiyel olarak projeden ortaya çıkabilecek olan teknolojinin muazzam değeri bundan daha önemlidir. | TED | لكن حقيقه الأكثر أهميه من ذلك هو القيمه الامحدوده من عملية التطبيق التكنولوجي التي يمكن الحصول عليها من هذا المشروع |
Hiçbir şey, tabii teknolojinin yaşamasını istemiyorsanız. | Open Subtitles | لا شيء، مالم أنت كُنْتَ راغب لتَرْك التقنيةِ تَبْقى. |
Bir siber-sihirbaz olarak ben, illüzyon öğelerini ve bilimi, gelecekteki teknolojinin nasıl deneyimlenebileceğini hissettirmek için birleştiririm. | TED | وكساحر سيبراني، أدمج عناصر الوهم والعلم لإعطائنا فكرة عن كيف يمكننا اختبار التكنولوجيات المستقبلية. |
Ordunun ihtiyacı olan mobil ve kablosuz teknolojinin tek sağlayıcısı olmak. | Open Subtitles | أنا أستحقّ أن أكون المجهز الوحيد من تقنية الخلوي واللاسلكي للجيش |
Halk belki de bir izolasyon içinde yaşarken bir şeyin etkisiyle kendilerini daha ileri bir teknolojinin içinde bulmuşlar. | Open Subtitles | المجتمع قد يكون نشأ في العزله ، وتأثر في وقت لاحق بشيء قاده فجأة للقفز الى تكنولوجيا أكثر تقدما |
Bu varsayım modernliğin rekabet, piyasa ve teknolojinin ürünü olduğuna dayanıyor. | TED | إن افتراض ان الحداثة يتم تشكليها فحسب من خلال المنافسة والاسواق والتكنولوجيا هو افتراض خاطىء |
teknolojinin hızlı olduğunu duymuştum. Ne kadar hızlı olduğunu görmek istedim. | Open Subtitles | لقد سمعت أن تقنيتك سريعة أردت أن أري كم هي سرعتها |
Elbette kullandığımız bir çok teknolojinin de bununla ilgisi var. | TED | بالتأكيد، الكثير من التقنيات التي نستخدمها لها دور في ذلك. |
Ama jeomagnetik teknolojinin finansal kapasitesini gösterdiğimiz andan itibaren paraları kalmayacak. | Open Subtitles | لكنْ مُذ استعرضنا قابليّة نجاح التقنيّة المغناطيسيّة... لا مزيد مِن الأموال |
Her birimizin, hükümetler ve teknolojinin insanlara hizmet ettiği ve bunun tersine izin verilmeyen bir dünya kurmak için üstlenmesi gereken çok önemli rolleri var. | TED | كل واحد منا لديه دور أساسي ليؤديه في بناء العالم الذي تخدم فيه الحكومات والتقنية أفراد هذا العالم وليس العكس. |
Biraraya gelen 2 teknolojinin bir şekilde daha kalıcı bir bağ yaratması muhtemel. | Open Subtitles | من المحتمل أن التقنيتين.. اندمجتا بشكل ما لتكوين رابطة دائمة |