Yani, şu sıralar sıklıkla duyduğumuz bir fikir, evrensel temel gelir. | TED | أعني، فكرة واحده سمعتها سابقاً جداً وهي الدخل الأساسي العالمي. |
ABD devleti Kaliforniya'da Google ve Apple'a vergi koyacak ve bunu, Bangladeş'teki işsizlere temel gelir ödemek için mi kullanacak? | TED | فستقوم الحكومة الأمريكية بفرض ضرائب على جوجل وأبل في كاليفورنيا، واستخدام ذلك لدفع الدخل الأساسي للعاطلين عن العمل من البنغاليين |
Bu çok zor bir problem, çünkü insanların çalışma kabiliyetini kaybettiği bir dünyada alabilecekleri tek şey bu temel gelir. | TED | إنها مشكلة صعبة جداً، لأننا في عالم حيث الناس تخسر قدرتها على العمل الشي الوحيد الذي ستحصل به هو الدخل الأساسي. |
Ve çok müthiş basit bir fikir: temel gelir garantisi. | TED | وهي فكرة بسيطة جداً: ضمان الدخل الأساسي. |
Ve bunu takip eden üç yıl içinde, temel gelir hakkında bulabildiğim her şeyi okudum. | TED | وفي الثلاث السنوات التي تلت، قرأت كل ما وجدته عن الدخل الأساسي. |
Bence temel gelir, insanlar için risk sermayesi gibi çalışırdı. | TED | أعتقد أن الدخل الأساسي سيكون رأس مال استثمارياً للناس. |
Ve en iyisi, bunu yapmanın bildiğim en dolambaçsız yolu bir çeşit garantili gelir veya evrensel temel gelir. | TED | والطريقة الأفضل والأكثر وضوحًا لفعل ذلك هي وجود نوع من الدخل المضمون أو الدخل الأساسي على مستوى العالم. |
temel gelir çok önemli bir fikir haline geliyor. | TED | فقد أصبحت فكرة الدخل الأساسي مهمةً جدًا الآن. |
Örneğin, çokça yazdığım şeylerden biri de belli teşviklerin temel gelir bünyesine dahil edilme ihtimali. | TED | فعلى سبيل المثال، أحد الموضوعات التي كتبت الكثير بشأنها هي إمكانية دمج حوافز واضحة في الدخل الأساسي. |
Şimdi, Thomas More'un temel gelir hakkında yazmasından 500 yıl sonra ve George Orwell'in yoksulluğun gerçek doğasını keşfetmesinden 100 yıl sonra hepimiz dünya görüşümüzü değiştirmeliyiz, çünkü yoksulluk bir karakter eksikliği değildir. | TED | الآن وبعد أكثر من 500 عام على كتابة توماس مور للمرة الأولى عن الدخل الأساسي و بعد 100 عام من اكتشاف جورج أورويل حقيقة الفقر يجب علينا أن نغير نظرتنا العالمية، لأن الفقر ليس نقصاً في الشخصية |