Başbakan olarak kalan şu kısa zamanım süresince asla teslimiyet anlaşması imzalamayacağım. | Open Subtitles | كمستشار ولو لفترة قصيرة لن أوقّع معاهدة إستسلام |
Başbakan olarak kalan şu kısa zamanım süresince asla teslimiyet anlaşması imzalamayacağım. | Open Subtitles | كمستشار ولو لفترة قصيرة لن أوقّع معاهدة إستسلام |
Geçmişi geride bırakmak teslimiyet, inanç ve bağışlama ile olur. | TED | يحدث ترك الماضي من خلال الاستسلام والإيمان والتسامح. |
Dövüş ölümüne yapılmalıdır. Ödül tam teslimiyet olmalıdır. | Open Subtitles | سيكون القتال حتى الموت والمكافأة ستكون الاستسلام التام |
Fransızlar kısa süre içinde mağlubiyet ve teslimiyet fikrini kabullendiler. | Open Subtitles | الفرنسيين بسرعه تقبلوا فكرة الهزيمه و الأستسلام |
8 Ocak'ta Ruslar teslimiyet şartlarını önerdiler: | Open Subtitles | فى الثامن من يناير، عرض : الروس بنود الأستسلام |
teslimiyet bir mum almak için tek yoldu. | TED | كان الإستسلام هو الأسلوب الوحيد للحصول على شمعة أخرى. |
- Bu bir teslimiyet. - Bu İngilizlerin yaptığından daha fazla bir teslimiyet mi? | Open Subtitles | هل يوجد إستسلام أكثر مما فعله البريطانيون؟ |
Başka hiçbir şart olmadığı gibi teslimiyet de gerçekleşmeyecek. | Open Subtitles | ليس هناك شروط، ولن يكون هناك إستسلام |
teslimiyet falan olmayacak. | Open Subtitles | لن يكون هناك إستسلام |
- Kesin teslimiyet. | Open Subtitles | - إستسلام بمعنى الكلمة |
Aksini de düşünsen dava anlaşması asla teslimiyet değildir. | Open Subtitles | على الرغم من رأيك اتفاقية الالتماس هذه هي ليست نوعاً من الاستسلام |
Tam ve koşulsuz teslimiyet için tanıdığınız Alman vekillerle konuşun. | Open Subtitles | يطلب من ممثلي ألمانية هل هم على دراية بوثيقة الاستسلام الكامل وغير المشروطة؟ |
Buraya teslimiyet anlaşması yapmaya geldim. | Open Subtitles | فقد كنتُ حيّاً قبله بوقتٍ طويل أنا هنا لأناقش الاستسلام |
O esnada teslimiyet şartları hakkında pek bir hazırlık yapmamıştım. | Open Subtitles | وقتها لم أكن مستعداً تماماً كى أمُلى عليه بنود وثيقة الأستسلام |
İlk cinayetimizi hatırlıyor musun? teslimiyet anı ne kadar tatlıydı | Open Subtitles | أنت تتذكر حالة القتل الأولي لحظة الأستسلام تلك كانت لذيذة جداً |
Talebimiz şuydu ve öyle kalacaktır. Kayıtsız şartsız teslimiyet. | Open Subtitles | "مطلبنا كان ومازال، الأستسلام غير المشروط" |
teslimiyet koşullarını bildir, ne olacaksa olsun. | Open Subtitles | فلتقل لنا شروط الإستسلام ولننتهي من هذا الأمر |
Taktiksel bir teslimiyet her zaman kötü bir şey değildir. | Open Subtitles | الإستسلام التكتيكي ليس أمراً سيئاً على الدّوام |
Bu şiiri 1888 yılında, 18 yaşındayken yazdı, ve ben bu şiire bir çeşit çok tatlı feminist bir manifesto olarak bakıyorum bir parça isyan ve bir parça teslimiyet ve pişmanlık içeren. | TED | لقد كتبت القصيدة عندما كانت قد بلغت 18 عاماً في 1888، وأنا أنظر لهذا النوع من البيان النسوي الحلو يشوبه القليل من التحدي وقليل من الإستسلام والندم. |
"Ordu, kalan birliklerin hayatlarını kurtarmak üzere teslimiyet için izin istiyor." | Open Subtitles | الجيش يطلب السماح له بالأستسلام حفاظاً عـلى أرواح الجنـود المتبقين |
Arzu, teslimiyet olur. teslimiyet de güç. | Open Subtitles | الرغبة تصبح خضوع والخضوع يصبح قوة |