| Tulsa'daki bir arkadaşımı aradım, şoförümü oynayan adam. | Open Subtitles | اتصلت بشخصٍ أعرفه في تولسا الذي يلعب دور سائق السيارة |
| Haber şu ki; şirket, benim Tulsa'daki ofisin başına geçmemi istedi. | Open Subtitles | طلبت منّي شركتي أن أرأس مكتبنا في تولسا. |
| Tulsa'daki ofisimizi Chandler idare edecek. | Open Subtitles | سيتم تشغيل تشاندلر مكتبنا في تولسا. |
| Tulsa'daki restoran işlerine bakıyorum. | Open Subtitles | أبحث لك عن عمل في مطعم في تولسا. |
| Perşembe günü Oklahoma valisi, Tulsa'daki Merkez Bankası'nı korumak üzere milis kuvvet yolladı, çünkü Kit onu soyacaktı. | Open Subtitles | "يوم الخميس, أرسل حاكم (أوكلاهوما) الحرس الوطني" "ليحموا بنك الأحتياط الفدرالي في (تولسا) لأن (كيت) أراد سرقته" |
| Tulsa'daki yönetici kursundayım ve derse geç kaldım. | Open Subtitles | (تدريب ادارة في (تولسا و أنا تأخرت على التدريب |
| 4 hafta önce Tulsa'daki tavuk kanadı yeme yarışmasında. | Open Subtitles | (قبل 4 اسابيع مضت في منافسة أكل أجنحة دجاج في (تولسا |
| Tulsa'daki çocukların seni iyi parlattığını duydum. | Open Subtitles | سمعت أن الفتية في (تولسا) جعلوك تتألق للغاية! |
| Tulsa'daki bir nükleer santrale erişim sağlamak için geçen ay Büro'ya katıldım. | Open Subtitles | انضممت إلى مكتب الشهر الماضي للوصول لمحطة نووية في (تولسا). |
| Aşırı doz uyuşturucudan, Tulsa'daki bir barınakta ölmüş. | Open Subtitles | "ماتت في ملجأ في (تولسا)" "بجرعة زائدة من المخدرات" |