Hocamız dünyanın uzak uçlarındaki tehlikelerden bahsettiğinde yüzünüzün bembeyaz olduğunu gördüm. | Open Subtitles | رأيت وجهكِ شاحباً عندما تحدث القس للناس عن المخاطر الموجودة في أطراف العالم البعيدة. |
Parmak uçlarındaki nasırlar yüzünden ve elbisesindeki belli belirsiz çam kokulu reçineden. | Open Subtitles | بسبب النسيج في أطراف أصابعها ورائحة الصنوبر الخافت على لباسها |
Parmak uçlarındaki bu izler muammayı kanıtlıyor. | Open Subtitles | تلك العلامات على أطراف أصابعه دليل على الغموض. |
Ama parmak uçlarındaki kesikler pürüzlü. | Open Subtitles | لكن الجروح على أطراف أصابعه، فإنّهم مُسنّنين. |
O herif parmak uçlarındaki kemikleri mi fırlattı? ! | Open Subtitles | لقد أطلق عظام أطراف أصابعه |