Bütün alaycı kuşlar uçup gittiğinde, son dört gün gibi ses çıkaracaklar. | TED | عندما تطير كل الطيور المحاكية بعيداً، سيصدروا صوتاً مثل الأربع أيام الأخيرة. |
uçup gitmesinden korktuğum için, bir ağaçmışım gibi yapmaya başladım. | Open Subtitles | كنت خائفا أن يطير بعيدا لذا فقد إدعيت نفسي شجرة |
Her neyse zamanımız doldu. Böylece bir gün daha uçup gitti. | Open Subtitles | لقد اوشكنا على نهاية وقت برنامجنا وياله من وقت,فقد طار طيراناً |
uçup, gidişini görünce ona ne kadar ihtiyacım olduğunu anladım. | Open Subtitles | لم أعرف كم أحتاجها حتى الليلة التى طارت فيها بعيدا |
Buradan uçup gideceğim. Oh, evet, uçabiliriz, buradan gidebiliriz! | Open Subtitles | سأحلق بعيداً عن هنا نعم، يمكننا أن نطير، نطير بعيداً عن هنا |
uçup duruyordu sonra birden şiddetle kuleye çarptı. | Open Subtitles | كانت تحلق فى هذا الاتجاه ثم ارتطمت بالبرج |
İhtiyar adam yıllar önce uçup gitti sanıyordum. | Open Subtitles | أعتقد أن الرجل العجوز كان يحلق بها قديماً. |
Bayanlar ve baylar boksta kalan son itibar artık pencereden uçup gidiyor. | Open Subtitles | سيداتي سادتي، آخر ذرّة وقار متبقية في الملاكمة، تطير من النافذة فعلاً. |
Vietnam zamanından kalma uçaklarla Kansas üzerinde uçup Çin malzemeleri atan uçaklardan bahsediyoruz. | Open Subtitles | نحن نَتحدّثُ عن طائراتِ فيتنام تطير خلال المجال الجوي لكنساس لاجل هبوط صيني؟ |
İçine bir baykuş girmişti. Geceliğin boyun kısmından uçup gittiğini gördük. | Open Subtitles | بومة علقت بها لقد رأيناها وهي تطير خارجه من فتحة الرقبة |
Bu serçenin uçup gittiğini görmeniz yakınlarda bir kasaba olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | يظهر ان العصفور يطير في تشكيلات يَعْني ان هناك قرية قريبة هناك |
Prosciutto'yu kurtarmayı başarıyor. ama devamında masa örtüsünü kaybediyor. ki onu sağ üst köşede uçup giderken görebilirsiniz. | TED | وتتمكن من انقاذ اللحم، ولكنها خسرت مفرش المائدة . الذي يمكن ان تراه يطير بعيدا في الركن العلوي على اليسار |
O ve oğlu, sadece kuşların ve tanrıların yapabildiği gibi hapishaneden uçup gideceklerdi. | TED | يمكنه أن يطير هو وابنه بعيدًا عن سجنهما فقط كما تستطيع الطيور أو الآلهة أن تفعل. |
General onu pikabın üzerinde döndürünce savruldu gitti pervaneye doğru uçup, doğrandı. | Open Subtitles | جنرال جعلة يدور على المسجل بسرعة ومن ثم طار ليخترق المروحة |
Tıpkı küçük kızkardeşim gibi. Geceleyin doğdu, sonra uçup gitti. | Open Subtitles | مثل أختى الصغيرة ولدت بالليل ثم طارت بعيداً |
O zaman eminim uçup giderken, havadan çok net görebileceğiz. | Open Subtitles | إذاً أنا واثق أنه بإمكاننا رؤيته بكل وضوح بينما نطير من فوقه |
Kuşlar buradan uçup gidiyorlar. Ben neden gidemiyorum? | Open Subtitles | الطيور تحلق بعيدة عن هنا فلماذا لا أستطيع بحق الجحيم؟ |
uçup gitmek isteyen küçük kuş hikayesini sana da anlattı mı? | Open Subtitles | هل أخذتك قصتها عن ذلك الطائر الذى يحلق بعيدا |
Alçaktan uçup o otelin çatısını yalar geçeriz. | Open Subtitles | سنطير على مستوى منخفض ونهزّ بلاط سقف ذلك الفندق |
Ben aksiyon kahramanı rüyaları görüyorum, süper kahraman gibi uçup duvarların içinden geçiyorum. | Open Subtitles | يأتيني أحلام لأعمال الأبطال الخارقين وكأنني أطير بالأنحاء مثل الأبطال الخارقين, وأخترق الجدران |
Sence uçup giderek, herkesi terk mi edeceğim? | Open Subtitles | هل تظنيني أنني سأطير بعيدًا وحسب؟ وأتخلى عن الجميع؟ |
Bir ağaca yükselebilecek kadar güçlendikten sonra da gökyüzüne doğru uçup gider. | Open Subtitles | حتى يصبحوا أقوى بما فيه الكفاية أن يطيروا إلى شجرة ، ثم إلى أعلى الأشجار ، ثم إلى السماء. |
Biz de hayal ederdik, belki bir gün hayata geri dönerler ve o reçineden sürünerek çıkıp, yapabiliyorlarsa, uçup giderler. | TED | وقد كنا نتخيل أنهم ذات يوم سوف يعودون للحياة وسيهربون من علبة التحنيط، وعندها، سوف يطيرون بعيداً. |
Kilisenin üzerinden uçup aşağı pirinç taneleri atacak. | Open Subtitles | سيطير فوق الكنيسة ويلقي بالارز من الطائرة |
Sayenizde New York'a uçup, annemle birlikte hindi yiyeceğim için 2 kat daha mutluyum. | Open Subtitles | لكن الآن سعادتي مضاعفة بالطيران إلى نيويورك لأَكْل الديك الرومي مَع أمِّي |
Kapkaranlık sana doğru anda yol veriyor, o duvardan uçup gidiyoruz ve güzel mavi bir gökyüzü ortaya çıkıyor. | TED | تفسحُ ظلمة الأسود الداكن الطريق في اللحظة المناسبة، نُطير بعيدًا ذلك الجدار، ونكشفُ عن السماء الزرقاء الجميلة. |