4 dakika 36 saniye düşmüş, saatte 1,100 kilometre hıza ulaşmış. | Open Subtitles | لقد سقط لمدّة أربع دقائق و36 دقيقة، وصل لـ740 ميلاً بالساعة، |
Ama gemiye siparişin yarısı ulaşmış. - Gerisi Pulau Tekong'a gidiyor. | Open Subtitles | فقط النصف الذي وصل إلى السفينة البقية في طريقها الى بولاو |
Oradan da ağacın gövdesine geçiş yaparak sonunda en tepeye ulaşmış. | TED | ثم، انطلاقا من هناك، تسلق اللحاء مباشرة حتى وصل إلى أعلى الشجرة. |
Verilerin bir kısmına bakarsak Çin'in kömür tüketiminin 2013 yılında zirveye ulaşmış olabileceğini görebilirsiniz. | TED | إذا نظرنا إلى بعض البيانات، يمكننا أن نرى أن استهلاك الفحم في الصين قد بلغ قمته في عام 2013. |
Sanki ulaşılmaz olana ulaşmış ama buna hazırlıksız gibisin." | Open Subtitles | كأنك بلغت ما يستحيل بلوغة ولن تكون مستعداً لذلك |
Otele sağ salim ulaşmış ve bu sabah saat 10'da otelden ayrılmış. | Open Subtitles | وصل إلى الفندق و نحن نعرف أنه كان هناك إلى حوالي الساعة العاشرة |
Yani nasıl olduysa, çoğalıcılar, cihaza etkinleşmeden önce ulaşmış olmalılar. | Open Subtitles | لذا وصل المستنسخون للجهاز قبل أن يبدأ بالعمل |
Anlaşılan Pebrin Mısır'a senden önce ulaşmış. | Open Subtitles | يبدو أن مرض البيبرين وصل لمصر قبل أن تصل |
Yeneceğinden şüpheliyim, sınırına ulaşmış gibi görünüyor. | Open Subtitles | نعم ،فحينها يمكن اعتبار بأنه قد وصل لذروة قوته |
"karanlık her zaman ondan önce ulaşmış ve onu bekliyor olur." | Open Subtitles | فهو يجد الظلام قد وصل قبله دائما و ينتظره |
Beyzbol mecazlarından bahsetmişken sanırım biri dün birince sahaya ulaşmış, bana göre bu yabancıyla seks yapmak anlamına gelmekte. | Open Subtitles | وبالاستعارة من الكرة, أرى أن هناك من وصل للقاعدة الأولى, والتي أعتبرها النوم مع غريب. |
Bütün kemikleri kırıldığına göre, çok yüksek bir hıza ulaşmış olmalı. | Open Subtitles | أجل. حسناً، مع كل تلك العظام المكسورة، فقد وصل بكل تأكيد للسرعة القصوى. |
Kafatasının arkasında görünen travmalar bir kırılmayı gösteriyor ki, bu 14 milimetre derinliğe kadar ulaşmış. | Open Subtitles | هنالك إصابة بالجهة الخلفية من الجمجمة تظهر وجود كسر و الذي وصل الى عمق 14 ملم |
Şirketinizin gizlemeye çalıştığı kimyasal sızıntıda kolu yanınca Henry'e ulaşmış. | Open Subtitles | وصل الى هنري بعد ان تعرض للحرقة بتأثير المواد الكيميائية التي تحاول شركتك طمرها في الارض |
...dağın tepesine vardığında Minerva'nın söylediği o yere ulaşmış oldu. | Open Subtitles | وفوق قمة الجبل حتى وصل الى المكان الذي قالته "مينفرا |
Olayları daha da kötüye götürmek istercesine 1929'da insanlığın açgözlülüğü doruk noktasına ulaşmış. | Open Subtitles | لجَعْل الأمورِ أسوأِ، ففي عام 1929 وصل طمع البشر إلي اخره |
Dehasının zirvesine ulaşmış olsa da depresyon ve en basit düşünceleri bile aklında tutamayacağı güvensizliğiyle boğulmuştu. | Open Subtitles | والقوى الأولية في الكون وبرغم من أنه قد وصل إلى قمة عبقريته إلا أنه كان مصابًا بالإكتئاب |
Şikago gibi bir yer gerçekten uluslararası alanda belli bir seviyeye ulaşmış. | TED | مكان كشيكاغو قد بلغ مرحلة من المكانة الدولية |
Şu anda daha önceden planlanmış yaşa ulaşmış olması mümkün. | Open Subtitles | من الممكن أنه قد بلغ العمر الذى تم برمجته مسبقا داخلها |
Açlığın kötü evrelerine ulaşmış gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أنّها بلغت طور الجنون التام للجفاف. |
- Çünkü dün 16.58'de ofisime ulaşmış... | Open Subtitles | لأنّ مكتبي تلقّاه يوم أمس الساعة 04.58 دق |
Tanrının inayetine ulaşmış olarak öleceksin. | Open Subtitles | أنت رجل طاهر حقاً أنت سوف تموت في رضا من الرب |
Az önce Felicity ile konuştum. Biri Ok'a ulaşmış. | Open Subtitles | تحدّث إلى (فليستي)، فثمّة أحد يودّ الوصول إلى السهم. |
Bir şekilde tıbbi kayıtlarına ulaşmış. | Open Subtitles | بطريقة ما تمكن من الولوج .إلى ملفاته الطبية |