Güleceksin ama babam da gelmemesini umuyormuş zaten. | Open Subtitles | حسنا سوف تضحك لأن والدي كان يأمل نوعا ما ألا ياتي |
she was killed elsewhere, then dumped here. Birisi sabah gelen çöp kamyonuna binip bir çöp alanında yok olmasını umuyormuş. | Open Subtitles | إذن كان هناك شخص يأمل أن تأخذ توصيلة مع المركبة الصباحيّة، وتختفي تحت بعض المقالب. |
Bay Mendoza kendisi için bir ayrıcalık tanıyacağımızı umuyormuş. | Open Subtitles | كأن يأمل السيد ميندوزا بأن نقدر على استنثاءه من العمل الورقي ؟ |
Sanırım gecenin daha farklı biteceğini umuyormuş. | Open Subtitles | أظنها كانت تأمل أن تنتهي الليلة بشكل مختلف |
Arlene'nin seni tutuklatacak bir ifade vermesini umuyormuş. | Open Subtitles | كانت تأمل أن تعطيها (آرلين) إفادةً تتيح لها اعتقالكِ |
Hayır, onları yahudiye dönüştürmeyi umuyormuş. | Open Subtitles | لا.. كان يأمل أن يحولهم لليهودية |
Bu defa daha iyi bir röportaj olmasını umuyormuş. | Open Subtitles | وهو يأمل أن يحظى بلقاء أفضل هذه المرة |
Her şeyden çok, yanından geçen birinin gerçekten ne istediğinin tam tersi olduğunu anlayacağını umuyormuş. | Open Subtitles | {\fnTraditional Arabic\fs36\b1}اكثر من اي شيء {\fnTraditional Arabic\fs36\b1}.. كان يأمل أن يمر شخص ليفهم |
"Altın Saat ve Zincir'i"söylememizi umuyormuş. | Open Subtitles | يأمل أن نغني (الساعة الذهبية والسلسلة) |