Aslında, çok fazla var, silahları tehlikeli ellerden uzak tutmak gibi temel bir fikirle başlayan. | TED | وفي الحقيقة يوجد وبدرجة كبيرة، بداية من الفكرة الأساسية في إبعاد الأسلحة عن الأيدي الخطيرة. |
Gazetecileri bu olaydan mümkün olduğu kadar uzak tutmak için elimden geleni yaptım. | Open Subtitles | لقد بذلت قصارى جهدي لأحرص على إبعاد الصحافة قدر الإمكان |
Bu sadece insanlari senden uzak tutmak için giyilmis bir maske. | Open Subtitles | لكنني أعلم أن تصرفاتك هي لإبعاد الناس عنك هذا قناع فقط |
Bariz nedenlerden dolayı, bunu basından uzak tutmak durumundayız. | Open Subtitles | لأسباب واضحة, استراتيجيتنا تتضمن ابعاد هذا عن الصحافة. |
Senin endişelenmen gereken tek şey onu bugünkü yatırımcılar toplantısından uzak tutmak. | Open Subtitles | لا شيء يدعو إلى القلق سوى إبعاده عن اجتماع المستثمرين اليوم، اتفقنا؟ |
Babam utandığı için beni insanlardan uzak tuttu. Sen korktuğun için insanları benden uzak tutmak istiyorsun. | Open Subtitles | أبي كان يبعدني عن الناس لأنه يخجل منّي و أنتِ تبعدين الناس عنّي لأنك تخافين |
Onu buradan uzak tutmak için ne gerekiyorsa yap. | Open Subtitles | اعمل ما بوسعك لإبقائها بعيدة عن هنا |
İzinli olduğu günde bile geliyor ve çılgın hayaletleri uzak tutmak için bir şeyler bırakıyor. | Open Subtitles | إنّها تأتي في إجازاتها حتّى تُبعد الأشباح من الدخول. |
Onu o iğrenç yaşlı adamdan uzak tutmak için! | Open Subtitles | بإبعادها عن هذا الرجل العجوز المثير للاشمئزاز. |
Damadı arka kapıdan uzak tutmak. | Open Subtitles | إبعاد العريس عن الهرب من الأبواب الخلفيّة |
Anne çitanın tek başına bu vahşi çeteyi uzak tutmak için çok az şansı var. | Open Subtitles | كونها بمفردها، فليس للفهد الأم فرصة في إبعاد هذا الحشد عن فريستها |
Ama sadece tek bir şey için, bütün bu saçmalıkları masamdan uzak tutmak kaydıyla! | Open Subtitles | لكن فقط لأنك كنت تفعلين ذلك الشيء الوحيد إبعاد هذا الهراء عن مكتبي |
Müşterilerin yasa dışı harekatlar düzenleyip cinayet işlerken adlarını evraklardan uzak tutmak fena bir fikir sayılmaz. | Open Subtitles | إبعاد الأسماء عن الوثائق فكرة جيدة حينما يدير موكلك العمليات السوداء وقتل الناس |
Düşünüyorum da, duvar olayını birini uzak tutmak için yapıyorsun. | Open Subtitles | أتعرف ما أظن؟ أظن موضوع الجدار مقصود لإبعاد أحدهم |
Çoğu cihazımız, hastaları böyle yerlerden uzak tutmak için. | Open Subtitles | أغلب أجهزتنا صُممت لإبعاد الناس عن دخول مثل هذا المكان |
Stüdyoda grev vardı. Sendikayı uzak tutmak gerekiyordu. | Open Subtitles | وكان هناك إضراباً بالإستوديوهات لإبعاد رجال الإتحاد عن المنطقة |
Salonda ne yapmam gerektiğini biliyordum, ama bunun erkekleri Wendy'den uzak tutmak için kolay bir yol olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | عرفت كيف أشق طريقي خلال الصالة الرياضية لكنني اعتقدت بأنه سيكون ابعاد الشبان عنها طريق سهل |
Bunu yapmanın tek yolu onu tanık kürsüsünden uzak tutmak. | Open Subtitles | ثمة طريقة واحدة لحدوث ذلك وهو إبعاده عن منصة الشهود |
Beni evimden uzak tutmak için ne gerekirse. Gel, birader. | Open Subtitles | أيّ شيء يبعدني عن المنزل لنمضي |
Ama artık her şeyimi bu gördüğün çocukları bizim bulaştığımız şeylerden uzak tutmak için harcıyorum. | Open Subtitles | لكن كل ما أقوم به الآن هو إنقاذ الأطفال الذين رأيتهم من أن يعيشوا نفس عذابنا |
Kedileri uzak tutmak için ön tarafa su şişeleri koyarmış. | Open Subtitles | كان لديه زجاجات مياه بجانبه ليبعد القطط عنه |
Amaç sadece onu uzak tutmak. | Open Subtitles | وذلك ليبعده عن مسرح الاحداث |
Okula başladığında erkekleri uzak tutmak için koruma gerekir. | Open Subtitles | يَجِبُ أَنْ نستأجرَ حارس عندما تَبْدأُ فى الذهاب الى المدرسه لابعاد الاولاد عنها |
Seni uzak tutmak için her şeyi yapar, her bedeli öderdim. | Open Subtitles | سأفعل أي شيء وسأدفع كل ثمن، لتجنيبكما الأمر. |
Gördüğün klavyeler insanları önemli yerlerden uzak tutmak için. | Open Subtitles | لاحظى,الأرقام السرية لنبعد الناس عن الاماكن الحيوية من البنك |
Onun gibi erkekleri senden uzak tutmak için yıllarca seninle taşındım. | Open Subtitles | لقد كان على السفر معك لأبعد النصابين عنك |