İşi uzatacak başka yollar bulabilirler. | Open Subtitles | لكنهم سيجدون طرق آخرى لتمديد هذا، أتعلمين. |
Toz ve rüzgar daha azdı. Ayaklarımı uzatacak yer yoktu. | Open Subtitles | غبار أقل تطايرا، رياح أقل هبوبا و مساحة صغيرة لتمديد السيقان |
Peki ya insan hayatını 20 yıl uzatacak bir ilaç bulursak? | Open Subtitles | ماذا إن اكتشفنا عقاراً يطيل عمر الناس بعشرين عام؟ |
Bunun, ömrümü uzatacak çok etkili bir kardiyovasküler egzersizi olduğu umurunuzda mı hiç? | Open Subtitles | هل يهم أي منكم ان هذا بالواقع تدريب كفء و ممتاز للقلب و الذي قد يطيل حياتي |
Sorun değil. Bacaklarını uzatacak bir sürü yer var. | Open Subtitles | أنها جيدة , هنا أستطيع أن أمدد قدمى بالتأكيد |
Sorun değil. Bacaklarını uzatacak bir sürü yer var. | Open Subtitles | أنها جيدة , هنا أستطيع أن أمدد قدمى بالتأكيد |