Bu internetin sebep olduğu uzun dönemli kritik değişimdir. | TED | إنه تحول حرج على المدى الطويل سببته الإنترنت. |
Biri insanlığın uzun dönemli iyiliği için çalışma isteği. | TED | الأول هو الرغبة في العمل لتحقيق مصلحة البشرية على المدى الطويل. |
Ama genellikle yerleşme ve uzun dönemli kalma seçenekleri sınırlıdır. | TED | إلا أن خيار التوطين أو الاندماج طويل الأمد غالباً ما يكون محدوداً. |
Bugün güvenlik adı altında yaptıklarımızla bu tercihlerimizin uzun dönemli etkisi arasındaki korelasyon sistematik olarak küçümsendi. | TED | قللت بشكل منهجي بين الربط بما نقوم به اليوم باسم الأمن والتأثير طويل المدى لهذه الخيارات. |
Tamam, kendilerinden daha güçlü bir komşuyla uzun dönemli anlaşmazlık. | Open Subtitles | حسنا ، إذا صراعات طويلة الأمد مع جار أكثر قوة |
Ağlarla örülü dünyamızı, karmaşıklık bakış açısından anlamayı amaçlayan, uzun dönemli ve yüksek bütçeli programların ortaya çıktığını görüyoruz | TED | نحن نرى نشوء برامج طويلة المدى ومدعومة بشكل جيد تهدف لفهم عالمنا المحاط بالشبكات من وجهة نظر التعقيد. |
Patric Edelstein aylığını erteliyor, ...ve elimizde hâlâ henüz ücreti ödenmeyen uzun dönemli davalar var. | Open Subtitles | ولدينا دعاوى تحتاج إلى فترات طويلة لتدر علينا المال يمكنني أن أؤمن لكِ قسماًً |
...ama ben uzun dönemli bir ilişki düşünmemiştim. | Open Subtitles | تومي لكنني لم أكن أبحث عن أي شيء على المدى الطويل |
Ve bu uzun dönemli proje sadece sizin yakın dönemdeki yardımlarınızla gerçekleşebilir. | Open Subtitles | وهذه الرؤية على المدى الطويل المدهشة يمكن أن تكون ممكنة فحسب مع دعمكم على المدى القريب. |
uzun dönemli şefkat, bu uzun çocukluk dönemi boyunca anneyle, kardeşlerle olan destekleyici bağları kuvvetlendiriyor ki, bu 60 seneye varabilen ömürleri boyunca devam ediyor. | TED | قيود داعمة للمحبة على المدى الطويل والتي تتطور من خلال هذه الطفولة الطويلة مع الأم، مع الأخوة والأخوات، والتي يمكن أن تستمر طوال فترة الحياة، والتي ربما تصل إلى 60 عاما. |
Konservasyon işini destekleyecek uzun dönemli veri kümeleri lazım ve size söylediğim gibi tapirleri araştırmak çok zor, bu yüzden onları araştırmak için dolaylı yöntemlere başvurmak zorundayız. | TED | نحتاج إلى قاعدة بيانات على المدى الطويل للمساعدة في عملية الحفاظ على تلك الحيوانات وقد قلت لكم إن حيوانات التابير تصعب دراستها للغاية، لذا يجب الإعتماد على طرق غير مباشرة لدراستها |
Anlık sonuçları ve uzun dönemli sonuçları var. | Open Subtitles | نتائج فورية، عواقب على المدى الطويل. |
Ülkemizde uzun dönemli güvenliğe ancak yurt dışındaki sivilleri korumaya odaklandığımızda ve onların hayatlarını onurlu bir biçimde şiddetten uzak yaşamasını sağladığımızda ulaşabiliriz. | TED | الأمن المستدام يخبرنا أننا سنحظى على الأحرى بأمن طويل الأمد في موطننا لأنفسنا إذا ركزنا ارتباطاتنا الخارجية على حماية المدنيين والتأكد أنهم يعيشون حياة كريمة وخالية من العنف. |
uzun dönemli bakımda. | Open Subtitles | علاج طويل الأمد |
Adı Rick. Beni "uzun dönemli bir yatırım" olarak görmediğini söyledi. | Open Subtitles | (أن إسمة (ريك لقد قال لى أنه لا يرانى إستثماراً طويل الأمد |
Onların zaman zaman kendi hayatlarında bir seyirci gibi hissetmelerine neden olan şey bu uzun dönemli erteleme. | TED | بل بسبب ذاك التأجيل طويل المدى الذي جعلهم كالمتفرجين ، أحيانًا ، على حياتهم نفسها .. |
İşte diğer komik, kısa dönemli teslim tarihine dayanan ertelemeye göre çok daha az fark edilen ve üzerinde çok daha az konuşulan da bu uzun dönemli erteleme. | TED | و هذا هو نوع التسويف طويل المدى الذي لايُرى ولا يٌتَكَلم كثيرًا عنه مثل النوع الأول : المرح ، قصير المدى و المحتوي على مواعيد نهائية. |
uzun dönemli mutsuzlukların ve pişmanlıkların bir çoğunun kaynağı bu olabiliyor. | TED | و هذا التسويف قد يكون مصدرًا كبيرًا لحزن و ندم طويل المدى . |
Ama soru şu: Bu başarıyı nasıl uzun dönemli mutluluğa çevireceksiniz, özellikle, durulmak için doğru zamanın gelip gelmediğine nasıl karar vereceksiniz? | TED | لكن يأتي السؤال حول كيف تحول ذلك النجاح إلى سعادة طويلة الأمد بشكل خاص، كيف تقرر، متى يكون الوقت مناسبا للاستقرار؟ |
Ama aynı şekilde, uzun dönemli mutluluk şansınızı arttırmak istiyorsanız, çok da uzatmak istemezsiniz. | TED | لكن، كذلك، لا تريد أن تنتظر طويلا إن أردت أن تضاعف حظوظك في سعادة طويلة الأمد. |
Hipokampus duygularla ilişkilendirilir. uzun dönemli hafızaya önemli deneyimleri geçirerek, hatırlamaya ve anı oluşumuna yardımcı olur. | TED | إن الحصين، المرتبط بشكل قوي بالمشاعر، هو الذي يساعد على التذكر عن طريق ترميز التجارب الهامة في الذاكرات طويلة الأمد. |
Ölümsüz piçin uzun dönemli analizi için yeni bir parça yapboz mı buldun? | Open Subtitles | لتبيّن قطعة جديدة من أحجية تحليلاتك طويلة المدى للنغل الخالد؟ |
uzun dönemli hafızasını kaybedecek. | Open Subtitles | ستفقد ذاكرتها طويلة المدى بالكامل |
Yani farklı müdahalelerin randomize atama yapılan, plasebo kontrollü, uzun dönemli çalışmalarını yapıyoruz. | TED | لذلك نقوم بفحص عشوائى, نتحكم بعامل بلاسيبو (عامل الإيحاء) و دراسات طويلة المدى على مختلف التدخلات. |
Vietnam'da görev yapmışsanız ve kardeşiniz şizofrense, uzun dönemli TSSB'ye yakalanmanız oldukça yüksektir. | TED | إن كنت قد خدمت في حرب فيتنام ولديك أخ يعاني من إنفصام الشخصية ففرصتك كبيرة لكي تعاني من فترات طويلة من إضطرابات مابعد الصدمة نتيجة للحرب. |