Bu sayede tekne asla adaya varamayacak ve arkadaşların güvende olacak. | Open Subtitles | بهذه الطريقة لن يصل القارب للجزيرة وأصدقائك سيكونون بخير |
Koç haklıydı, siz anlaşamadıktan sonra, bu takım hiçbir yere varamayacak! | Open Subtitles | المدرب على حق , هذا الفريق لن يصل إلى شيء إذا لم تتوافقوا الآن |
Ama taşıdığı şeytan, asla gideceği yere varamayacak. | Open Subtitles | لكن الشر في قبضتة لن يصل أبداً إلى هدفة |
Cotton'ın, Boston'a varamayacak demek. Öyle mi? | Open Subtitles | لذا، (كوتون) لن يصل لـ"بوسطن"، أسيفعل؟ |
Cotton'ın, Boston'a varamayacak demek. Öyle mi? | Open Subtitles | (لذا، لن يصل (كوتون لـ"بوسطن"، أسيفعل؟ |
Cutler Körfezi'ne varamayacak. | Open Subtitles | لن يصل إلى (كاتلر باي). |