Daha yüksek bir amaç var, varoluşun başka bir uçağı. | Open Subtitles | إنهُ ذو مُستوى عاليّ و رفيع، مُستوى آخر من الوجود. |
Budistler tüm yaşamlarını varoluşun doğasını anlamaya çalışarak geçirirler. | TED | أما البوذيون فقد أمضو حياتهم يحاولون فهم الوجود |
Bunlar, her durumda, tanımlanabilir güçler tarafından varoluşun dışına sürülmüş dinamik canlı insanlardır. | TED | في كل حالة، هناك أناس يعيشون بديناميكية خلال رحلة الوجود عن طريق قوى تعريفية |
varoluşun iğrenç, yalnız boşluğunu. Hiçliği. | Open Subtitles | انها تظهر البشاعة الوحدة العاطفية عدم الوجود |
Biz gelecek nesilleri göz önüne alsaydık kendimize boyut atlatarak, varoluşun içine asla giremeyecektik. o halde bu rakam astronomik olur. | TED | إذا أخذنا في الاعتبار الأجيال القادمة التي لن تأتي للوجود لو فجّرنا أنفسنا، عندها سيتحوّل الرقم إلى رقمٍ فلكيّ. |
Benim doğal merakım, varoluşun... en son ve en anlamlı elementi, seni görmeye geldi. | Open Subtitles | الموجود ابداً والمغزى من الوجود لهذا حضرت لرؤيتك لماذا؟ |
Ve sen durumu açıklayıncaya kadar sırtüstü uzanıp varoluşun yokolmasına hoşgeldin diyebilirim. | Open Subtitles | وجاهزة لرفس الماضى ومرحبا بنهاية الوجود مالم تعترف الان |
Şimdiye kadar duyduğun bilim kurallarının geçerli olmadığı bir varoluşun olma olasılığını kabul et. | Open Subtitles | افتحي ذهنك للإمكانية في الوجود لا تحكمها قواعد العلم التي تقديريها للغاية |
Daniel Jackson varoluşun daha yüksek bir kademesine yükseldi. | Open Subtitles | لقد إرتقى دانيال جاكسون إلى مستوى أعلى من الوجود |
"Bu sadece bizim özelliğimiz değil ama varoluşun özelliği." | Open Subtitles | هذا ليس من سماتنا نحن فحسب بل هو من سمات الوجود ذاته |
İnsanlara ruhların varoluşun 9 düzleminde ikamet ettiğini söyle. | Open Subtitles | عليكِ أن تخبري الناس بأن الأشباح تستقر على 9 طبقات من الوجود |
Farklı farklı renkte ışıklar. Bu ışıklar; seni varoluşun diğer mertebelerine çıkaracak olan kapılar oluyor. | Open Subtitles | هذه الأضواء هي أبواب تأخذك إلى أماكن أخرى من الوجود. |
Lezzetsiz inananlara göre iyi bir hayat, anlamlı varoluşun tanımıdır. | Open Subtitles | وفقاً لهيو كريدو النجاح هو تعريف الوجود ذو المعنى |
varoluşun geçici ve şartlı olduğunu söyledik, acı ise hissettiğimiz bu durumun sadece doğal bir ürünü. | Open Subtitles | كما تعلمين, فقد عُلِمنا بأن الوجود ليس دائمًا ومشروط، وهذا الألم الذي نشعر به ما هو إلا مجرد نتاج طبيعي لذلك |
Bir süre önce varoluşun basit zevklerinden kendimi alıkoymayacağıma karar vermiştim ama sonra sen gelip yakında öleceğimizi söyleyip her şeyi baltaladın. | Open Subtitles | قررت منذ فترة ألا أحرم نفسي من أبسط ملذات الوجود لا سيما وأنك قد أشرت إلى أننا جميعاً سنموت قريباً |
Bizler varoluşun bir seviyesinde yaşıyoruz, fakat başkaları da var. | Open Subtitles | نحن نعيش على مستوى واحد من الوجود ولكن هنالك مستويات أخرى |
Bu, varoluşun ardı arkası kesilmeyen damlamasına teslim olmak olurdu. | Open Subtitles | ستكون استسلاماً لندم مستمر, ندم, ندم من الوجود. |
Bu rahiplere göre körü körüne cevap aramak aşılması gereken bir ahlaki bozukluk ve varoluşun gizemlerini kabullenmeyi öğrenmekse aydınlanmaya giden gerçek yoldu. | TED | بالنسبة لهؤلاء الرهبان، كان السعي الأعمى وراء الإجابات خطيئة يجب التخلص منها، وتعلم قبول أسرار الوجود كان الطريق الصحيح للتنوير. |
İkincisiyse, herkesin bildiği gibi, insanlık tarihinin büyük bölümünde inanılana zıt olan, insanoğlunun, aslında, varoluşun merkezinde olmayışıdır. | TED | والآن الموضوع الثاني المعروف لدى الجميع هو.. بعكس ما كان يعتقد في معظم التاريخ البشري.. البشر ليسوا في الواقع محور الوجود. |
varoluşun korkunç gerçeklerini kendi dışında tutamıyordu. | Open Subtitles | فشل بأنه عميت عليه الحقائق الفضيعة للوجود |
İki insanın varoluşun derin acısını paylaştığı nadir anlar vardır. | Open Subtitles | تكون هناك لحظات يتقاسم فيها شخصان الحزن العميق للوجود |