Ama görüyorum ki insanlar bana katılıyor, izleyiciler, çelişkili bir biçimde, tasarımın genişlemesine yönelik olarak, bazı meslektaşlarımın aksine, daha duyarlı ve çok daha anlayışlı davranıyor. | TED | ولكن أرى أن الناس يأتون على طول، أن الجماهير، ومن المفارقات، هي أكثر استجابة وأكثر بكثير من التفاهم لهذا التوسع في التصميم من بعض زملائي هي. |
Ekibimin keşfettiği galaksi bundan çok daha nadir ve çok daha karmaşık. | TED | فالمجرة التي اكتشفها فريقي أكثر ندرة وأكثر تعقيدًا من ذلك. |
Dolayısıyla mimari yapıyı alıp çalışmanın temelini korudular ve o yapının üzerine tamamen yeni ve çok daha biyomorfik bir yapı inşa ettiler. | TED | إذًا فهم أزالوا الهيكل، وأبقوا على أساس العمل الفني، وقاموا ببناء هيكل جديد كليًا، وأكثر حيوية في الشكل فوقه. |
Aksi takdirde, güvenlik adına, bulduğumuzdan çok daha tehlikeli ve çok daha istikrarsız bir dünya bırakma riskini alıyoruz. | TED | غير ذلك، باسم الأمن، نحن نُخاطر بترك العالم كمكان أكثر خطورة وأقل استقرارًا مما وجدناه عليه. |
İki insan daha yaşIı, çok zengin ve çok daha aptal olduğunda. | Open Subtitles | عندما يكون هناك اثنان من الناس أكثر ثراءً وأقل غباءً |
Bu da elbette savaşta daha az etkin ve çok daha zayıf olacakları anlamına geliyordu. | TED | ويعني هذا بالطبع أنهم سيكونون أقل فاعلية في المعركة وأكثر ضعفاَ أيضاً. |
Saygı gördüğünü hissedenler daha sağlıklı, daha odaklanmış, şirketleriyle devam etmeye daha muhtemel ve çok daha iletişim içindeydi. | TED | من شعروا بالاحترام كانوا أوفر صحة، وأشد تركيزًا، واحتمال بقائهم في مؤسساتهم أكبر، وأكثر تفاعلًا. |
Bu, çok daha basit, daha yavaş ve çok daha alçakgönüllü. | TED | لكن هناك طريقةٌ أبسط وأبطئ وأكثر تواضعاً، |
Bu , beni zayıf, aciz ve çok daha korunaksız yaptı. | Open Subtitles | وهذا جعلني أضعف وأضعف وأكثر وأكثر انفتاحا. |
Mauritania'dan 100 feet daha uzun ve çok daha fazla lüks. | Open Subtitles | أنها أطول ب 100 قدم طبعا وأكثر فخامة ورفاهية |
Bir zamanlar bir prenses varmış ve o istediği her şeye ve çok daha fazlasına sahipmiş. | Open Subtitles | فييوممن الأيام،كانت هناك أميرة، وكانت تملك كل ماتتمناه وأكثر. |
Ve senin yeterince iyi ve çok daha fazlan olduğunu bilmeni istiyor. | Open Subtitles | وهو يريدك أن تعرفي بأنكِ كافية وأكثر من ذالك |
Bu korkunç köpeğin 3 kafası vardı ve diğer köpeklere nazaran çok büyük ve çok daha kuvvetliydi. | Open Subtitles | هذا الكلب الشرس لديه ثلاثة أوجهه وضخماً, أكبر من أيه كلاب أخرى وأكثر قوة من الكلاب الأخرى |
Şu anda çok daha önemli bir şey yapıyorum ve çok daha güzel. | Open Subtitles | أقوم بشيء أشدّ الأهمية الآن وأكثر جمالا أتمزح؟ |
Kaosun yaptığı şey, basit matematikte içsel olasılıkların tasavvur edebildiğimizden çok daha geniş ve çok daha genel olduğunu bize göstermesidir. | Open Subtitles | ما فعلته نظرية الفوضى أنها أخبرتنا أن الاحتمالات الأصيلـة فى الرياضيات البسيطة أكثر اتساعاً وأكثر عموميـاً |
Tahminim, bu seferki başlatım çok daha uzun süreli ve çok daha dayanıklı. | Open Subtitles | اعتقادي أنه التأثير في هذه الحالة طويلة الأمد وأكثر جوهرية |
Bu savaş sona erdiğinde, amacım, tam eşitlik, siyahilere oy hakkı ve çok daha fazlası için çaba göstermek. | Open Subtitles | عندما تنتهي الحرب أنوي الضغط من أجل المساواة الكاملة وتصويت الزنوج وأكثر من ذلك |
Yine de, ortalık daha az dağılır tabi ki ve çok daha az kondom gerekir. | Open Subtitles | مع ذلك أقل توتراً، وأقل طلباً على الواقيات الذكرية |
Adrenal venöz örnekleme daha mantıklı ve çok daha az invaziv bir prosedürdür. | Open Subtitles | عينة الأدرينالين الوريديّة إجراء أكثر منطقيّاً وأقل خطورة... |
Biraz daha evrensel ve çok daha az sinir bozucu bir şey söylemeye ne dersin? | Open Subtitles | ماذا عن شيء عالمي وأقل إزعاجاً؟ |