Sadece bir kaç gün mutfak bıçaklarından ve açık pencerelerden uzak durayım yeter. | Open Subtitles | ولكني سأكون بخير فقط أبعدنى عن سكاكين المطبخ والنوافذ المفتوحة خلال الايام القادمة |
Bana kalsaydı, açık standartlı ve açık kaynaklı versiyonuna sahip olmayı isterdim. | TED | وإذا كان لدي خيار، يمكن أن يكون لدينا إصدار المصدر المفتوح بالإضافة إلى المواصفات المفتوحة. |
İnsanlar için bahçeler ve açık alanlar var, hemen hemen her ünite kendine ait özel bir bahçeye sahip ve her yerde halka açık alanlar var. | TED | هناك حدائق واماكن مفتوحة للمجتمع. تقريبا كل وحدة بحديقتها الخاصة وفضاء مجتمعي حولها. |
Şimdi bu ormanın üstündeki bulutlara bakalım, yeniden ağaçlandırılan, yarı açık ve açık alanlara baktık. | TED | ونظرنا إلى السحب فوق هذه الغابة، لذا نظرنا إلى منطقة إعادة التشجير، منطقة شبه مفتوحة و منطقة مفتوحة. |
Şey, olabildiğince yalın ve açık, kız yakın mesafeden boğazlanmış. | Open Subtitles | انها جريمة بسيطة وواضحة, الفتاة خُنقت بالحبل |
Kader görünüşe görünüşte karmaşık olan şeyleri basit ve açık hale getirir. | Open Subtitles | الإيمان يجعل الأشياء المعقدة تبدو بسيطة وواضحة |
Samimi, dürüst ve açık kalpli birisin, şüphesiz bir şekilde. | Open Subtitles | أنت طيب وصادق وصريح ولست متظاهراً |
O bir çocuk, sade ve açık sözlü. | Open Subtitles | - بلى، يوجد. إنّها طفلة، بسيطة وصريحة. |
Gerektiğinde herkes kadar diplomatik ve açık fikirli olabilirim. | Open Subtitles | أنا يمكن أن أكون دبلوماسي ومنفتح كأي واحد. |
Bu insanlar iş çıkışı veya hafta sonları gidiyorlar ve açık veriye bakmak, şehrimizi daha iyi bir yer hâline getirmek için bu buluşmalara katılıyorlar. | TED | هولاء الناس يذهبون بعد العمل وفي عطلة الأسبوع، ويحضرون ليطلعوا على هذه البيانات المفتوحة. وليجعلوا مدينتنا أفضل. |
Ve bilimde açık kaynak geri dönüş yapıyor arXiv gibi şeylerle ve açık dergilerle. | TED | المصدر المفتوح تعمل على عودة العلوم ، مع أشياء مثل أرخايف و المجلات المفتوحة. |
Connexions ve açık içerik tamamen bilgiyi paylaşmakla alakalı. | TED | تواصل والمحتويات المفتوحة تدور حول تقاسم المعرفة. |
Katı giysi kuralları. Takı ve açık parmak ayakkabı yok. | Open Subtitles | قواعد الملبس الصارمة، لا مجوهرات ولا أحذية مفتوحة |
Evet, bazı önemli kişilerin isimlerini vereceğini ve açık duruşmada yapamayacağını söylemiş böylece işlem yeri değişmiş. | Open Subtitles | نعم، قال انه سيذكر بعض الأسماء الهامة وأنه يريد محاكمة مفتوحة لذا قاموا بنقل الأجراءات |
Yiyecek ve barınak sağlamanın yanı sıra, geniş ve açık bir mekândır okyanus. | Open Subtitles | لا يوفّر البحر الغذاء وَ الملجأ فحسب، بل مساحات مفتوحة شاسعة أيضاً |
Çünkü eğer büyük ve açık olsaydı, şimdiye kadar bulurduk -- ayağımızdan çoktan ısırırdı, ancak bu olmadı. | TED | لأنها لوكانت ضخمةً وواضحة ، لكنا وجدناها -- أو كنا تعرضنا للسع منها في أقدامنا ، ولكننا لم نتعرض لذلك. |
Gökyüzü temiz ve açık. | Open Subtitles | السماء ليلة نظيفة وواضحة. |
Hayat basit ve açık | Open Subtitles | الحياة بسيطة وواضحة |
En genci, favorisi doğru ve açık sözlü biriydi. | Open Subtitles | الأصغر، والمفضل لديه، فظ وصريح |
Evet, o cesur ve açık sözlü. | Open Subtitles | من المؤكد أنها مشاكسة وصريحة |
Ne olursa olsun her zaman dürüst ve açık ol. | Open Subtitles | مهما كلف الأمر دائماً كنا صريح وصادق ومنفتح |