| ve bu şey kafamın içinde dolanıyor ve gittikçe gelişiyor. | Open Subtitles | حسنا، لقد عدت. وهذا الشيء يدور في رأسي، أنه يتطور. |
| ve bu şey bizi tam olarak olanların ortasına bıraktıysa? | Open Subtitles | وهذا الشيء الذي نقوم بتقسيمه جميعًا بدأ ينقسم إلى المنتصف؟ |
| her bir daire, çark dişlisi, dişli kümesi, ve bu şey buharlı bir lokomotif kadar büyüktür. | TED | كل واحدة من هذه الدوائر هي مسننة، حزمة من المسننات، وهذا الشيء بقدر ضخامة قاطرة بخار. |
| Dışarıda gerçek bir dövüş var Kişot ve bu şey, herneyse hiç te iyi değil. | Open Subtitles | -الأمر جادٌ بالخارج، "كيخوتي " و هذا الشيء.. لا أعرف ما خطبه، و لكنه ليس جيداً |
| Kaplan'ı işaret etmek üzereydiniz ve bu şey onun önüne düşüverdi. | Open Subtitles | (كنت على وشك أن تشير لـ (النمرة و هذا الشيء سقط أمامها |
| Boşluğun birşeyle doldurulması gerekiyordu. ve bu şey Berber Dükkanı`ydı. | Open Subtitles | وعلى شيء أن يملأ ذلك الفراغ وذلك الشيء هو موسيقى "باربر شاب" |
| Bu akşam randevum var ve bu şey bana çok büyük bir yük olacak. | Open Subtitles | لدي موعد الليلة وهذا الشيء سيُفسد الأمر تمامًا |
| ve bu şey hiçbirimize zarar vermedi. | Open Subtitles | وهذا الشيء لم يؤذي أيَّ أحدٍ منا حتى الآن |
| - Hayır, hesaplamaların mükemmeldi ve bu şey daha fazla dayanmayacak tamam mı? | Open Subtitles | كلاّ، حساباتك كانت مثاليّة، وهذا الشيء لن يصمد لوقتٍ أطول، إتفقنا؟ |
| Eğer söylediği şey doğruysa ve bu şey insanların içinde hareketsiz yatıyorsa Tanrı bilir kaç kişi enfekte olmuştur. | Open Subtitles | إذا ما قالت صحيح، وهذا الشيء يمكن وضع نائمة داخل الناس، الله يعرف كم عدد المصابين. |
| Biraz şaşkınım. ve bu şey gözümü kamaştırıyor! Gerçekten gitmem gerek. | Open Subtitles | وهذا الشيء فقط يعميني على الذهاب |
| Caitlin haklıysa ve bu şey beyin dalgalarıyla oynuyorsa bir planım var. | Open Subtitles | إن كانت (كايتلين) محقة وهذا الشيء يعمل بالموجات الدماغية إذًا فلديّ خطة |
| Odama doğru gidiyordum ve bu şey gözüme takıldı. | Open Subtitles | كنت في طريقي للغرفة وهذا الشيء لفت نظري |
| ve bu şey kalkış yapmak üzere. | Open Subtitles | و هذا الشيء على وشك الإقلاع. |
| ve bu şey seni yarı yarıya koparacak. | Open Subtitles | وذلك الشيء سيمزقك إلى نصفين |
| Bayan Pinewood, bir şey başlattınız ve bu şey Meclisüyesi Knope'u geri çekme kampanyasına liderlik etmeniz. | Open Subtitles | أنسه (باينود)، هنالك شيء تفعلينه وذلك الشيء هو تصويتٌ لطرد عضوة المجلس (نوب) وأنتِ تقولين أن لديكِ إدعاء جديد و صادم عنها |