Daha önceden hiç bilmediğim bu boşluğu hissediyorum ve bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | أشعر بفراغ لم أشعر به أبداً من قبل وهذا يخيفني |
Seni daha önce bu kadar savunmasız, çabuk etkilenen ya da kolay yönlendirilebilir görmedim ve bu beni korkutuyor çünkü sebebini bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لم أرك أبداً متخاذلةً أو متشكّكةً أو مخدوعة بسهولة بهذا الشكل, وهذا يخيفني لأني لا أعرف لماذا. |
ve bu beni korkutuyor, çünkü bana izin vermezsen korkarım kalan kısa zamanımızı da ziyan edeceğiz. | Open Subtitles | وهذا يخيفني لأنني خائفٌ أنكِ إن لم تُدخليني سنبدّد الوقت الضئيل الذي بقي |
Kara büyünün seni ele geçirmesine izin veriyorsun ve bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | انتِ تجعلينَ سحركِ المظلم يتمكن منكِ وهذا يخيفني |
Tabiki insanları, mekanları ve gençliğimin sınırsız enerjisini. Şimdi de bağımsızlığımı kaybetmeye başladım ve bu beni korkutuyor. | TED | الناس -بالطبع- الأماكن، وطاقتي الشبابية التي لا حدود لها، وبدأت أفقد الاستقلالية وهذا يخيفني. |
Ve sahip olduğum tek kişisin. ve bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | وأنتَ كلّ ما تبقى لديّ، وهذا يخيفني |
Molly, Harmon Kryger'a olanlar sana da oluyor ve bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | "مولي" آيًا يكن ما حدث لـــ "هارمون كريجر" فهو يحدث لكِ أيضًا، وهذا يخيفني |
Ona ihtiyacım var ve bu beni korkutuyor. | Open Subtitles | أحتاج إليها وهذا يخيفني |
Hepinizi seviyorum ve bu, beni korkutuyor. | Open Subtitles | ،أحبكم جميعاً وهذا يخيفني |