ve bu tür bir hurdy-gurdy'nin sipariş edilip ele alınması 3-5 yıl sürüyor. | TED | وهذا النوع من الأورغن اليدوي يستغرق الحصول عليها من 3 إلى 5 سنوات. |
ve bu tür aktiviteler uzun bir süre bu programlarla basit temel şeyler kazanılana dek. | TED | وهذا النوع من النشاط يستمر لفترة حتى نكتسب الاشياء الاساسية بواسطة تلك البرامج |
ve bu tür haritalar, modern insanların gerilerinde bıraktıkları veri izine dayandırılarak otomatik olarak üretilebilirler. | TED | وهذا النوع من الخرائط يمكن إنشأه تلقائيا وتعتمد على البيانات التي يتركها الناس خلفهم |
ve bu tür tarıma daha az gübre, belki de hassas gübreleme kullanarak hitap edebileceğimiz yollar var. | TED | وهناك طرق يمكننا أن نعالج بها هذا النوع من المزارع بتخفيف استخدام الأسمدة، والتحكم في استخدامها. |
Bu tür saldırılar yükselişte ve bu tür işlere ilgi duyan ve bunları işe almaya hevesli insanları görüyoruz. | TED | هذا النوع من الهجمات في صعود ونرى اناس يعبرون عن اهتمامهم بهذه القدرات التخريبيه و يعبرن عن رغبه في استخدامها. |
Genel olarak; et, barınak, statü, korunma ve bu tür şeylerden bahsediyoruz. | TED | بشكل عام نحن نتحدث عن اللحم, المسكن. و المكانة, الحماية, وأشياء أخرى مشابهة. |
ve bu tür şeyler mikrofon olmadan imkânsız olurdu. | TED | وهذا النوع من الأغاني كان من المستحيل الوصول إليه بدون مايكروفون. |
Duyduğum kadarıyla, son seferde, tüm malzemelerinin kırıldığını söylüyorlardı ve bu tür şeyler. | Open Subtitles | كانوا يقولون أن جميع أدواتهم تنكسر وهذا النوع من الأعمال |
ve bu tür bir aşk tüm hayatını değiştirebilir. | Open Subtitles | وهذا النوع من الحبّ بوسعه تغيير حياتك كلّها. |
Beni olduğum gibi kabul ediyor ve bu tür dostluklar her şeye bedeldir. | Open Subtitles | إنه يقبلني كما أنا وهذا النوع من الصداقة هو كل شيء |
Fakat su mermeri çok yumuşaktı ve biz birçok materyalle birçok deney yapıyor ve bu tür bir pırıltıyı nasıl elde edeceğimizi düşünüyorduk, sonunda borosilikata karar verdik. | TED | لكن المرمر كان لينًا جدًا، وقد أجرينا اختبارات، العديد منها ، بالمواد، في محاولة منا لمعرفة كيف نتحصل على هذا النوع من اللمعان وانتهى بنا المطاف بالبروسيليكات. |
Gizli bir bilgiye erişimimiz varmış gibi hissettirir ve bu tür bilgileri yayarak statü kazanırız. | TED | فبدورها تجعلنا نبدو وكأننا على دراية بالأسرار الداخلية، ونكتسب مكانتنا بنشر هذا النوع من المعلومات. |
Bilirsiniz, daha çok ev işi, daha çok sorumluluk ve bu tür şeyler. | Open Subtitles | مهام أكثر , مسؤوليات أكبر هذا النوع من الامور |
Bu akşam ağabeyinin hayatını kurtardın. ve bu tür bir yardıma ihtiyacı olacak son kişi o değil. | Open Subtitles | ولن يكون اخر شخص هنا اللذي سيحتاج الي هذا النوع من المساعدة |
ve bu tür olaylarda şimdiye kadar yapılan en nadir parçacıklardan birini arıyoruz ve biz buna Higgs parçacığı diyoruz. | Open Subtitles | وكان في هذا النوع من الأحداث حيث نبحث عن واحد من أندر الجزيئات وهذا هو ما نسميه الهيجز |
...dev kaplumbağalar, filler ve bu tür kalıntıları kazıyorduk. | TED | وقمنا بحفريات لسلاحف عملاقة، وأفيال وأشياء أخرى من هذا القبيل. |
Ben kişisel olarak bir gizlilik, komplo ve bu tür şeyler olduğu konusunda endişeliydim. | Open Subtitles | بأنّ هناك مشكلة خطيرة جدا بسرية البيانات المؤامرة وأشياء من هذا القبيل. |
Bu tür durumlarda ve bu tür konularda şirketin kültürü bir gecede değişmez. | Open Subtitles | مثل هذه الامور، وأشياء تعتبر جزء لا يتجزأ في ثقافة الشركات لا تحدث بين عشية وضحاها |