Açık olmak gerekirse, ben gazeteciyim, teknolojist değilim, ve yapmak istediğim kısaca bugünün ve geleceğin nasıl görüneceğine dair bir resim çizmek. | TED | الآن حتى نكون واضحين، أنا صحفي ولست تكنولوجيا، وبالتالي ما أود القيام به باختصار هو رسم صورة لما سيكون الحاضر والمستقبل عليه. |
Bu yüzden büyük bir onurla sunuyorum, işte karşınızda geçmişin ve geleceğin, Bay 3000'i Stan Ross. | Open Subtitles | لذا بكل يسعدني وبكل فخر أن أقدم لكم الحاضر والمستقبل السيد3000 ستان روس |
Eğer biraz geleceği görebilseydiniz, benim sadece bir adam değil... devletin ve geleceğin ta kendisi olduğumu da anlardınız. | Open Subtitles | لو كنتم تتمتعون بالبصيرة كما تتمتعون بالبصر كنتم ستميزون بي ليس رجلاً فقط بل مؤسسة والمستقبل أيضاً |
Ve biliyorsunuz, dürüst olmak gerekirse, bu işi yedi senedir yapıyorum, ve geleceğin neye benzediği konusunda ipucum bile yok. | TED | وكما تعلمون، سأكون صريحًا معكم، أنا أقوم بهذه الأبحاث منذ سبع سنوات، وليس لدي أدنى فكرة عما سيكون عليه المستقبل. |
ve geleceğin olağanüstü teknolojisiyle ilgili eğitim almak hepimizin görevi. | TED | ولنحصل كلنا على تثقيف حول هذه التكنولوجيا المدهشة في المستقبل. |
Kawanishi, senin en gözde asistanın... ve geleceğin genel müdürü. | Open Subtitles | كاوانيشي هو كبير مساعديك و سيصبح مدير تنفيذي في المستقبل |
Uyuşturucular iyidir demiyorum, ama geçmiş geçmişken ve geleceğin berbatken, geleceğinde tutulmamış sözlerden ve yıkılmış hayallerden başka bir şey yokken. | Open Subtitles | لا أقول أن المخدرات سيئة و لكن عندما يمر ماضيك و يسوء حاضرك و مستقبلك لا يحمل إلا وعوداً مهشمة و أحلاماً ميتة |
Bu paradoksu sağlama alacak kadar güçlü, sonsuz heybetin içinde geçmiş ve geleceğin çarpışmasına imkan veren, yaşayan bir Tardis. | Open Subtitles | وتسمح للماضي والمستقبل بأن يصطدما في عظمة الأزل |
Geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğin buluştuğu başka bir boyuta. | Open Subtitles | إلى بعد آخر حيث الماضي ، والحاضر والمستقبل... تقابل الجميع |
Aynen benim öngördüğüm gibi bizler bizler dünyadaki bir zaman geçidinden, geçmiş, şimdiki zaman ve geleceğin birbirine geçtiği başka bir boyuta düştük. | Open Subtitles | تماما كما توقعت كنا لقد سقطنا خلال بوابة الزمن من أرضنا إلى بعد آخر حيث الماضي ،الحاضر والمستقبل |
Biraz paran, bir işin ve geleceğin olurdu. Ama şimdi bir istatistik olup çıkacaksın. Boşa giden bir hayat. | Open Subtitles | كنت تستطيع أن تحصل على المال العمل والمستقبل يا له من اهدار للحياة |
Patrick'i kaybetmek yeterince kötüydü ama şimdi Matthew'in de gittiği ve geleceğin bir kere daha mahvolacağı düşüncesi-- | Open Subtitles | خسارة باتريك كانت سيئة للغاية ولكن الآن التفكير في ذهاب ماثيو والمستقبل مرة أخرى متحطم |
Belki bir gün geçmişin ve geleceğin birlikte sonsuz olasılıkta oynayacağı oyunlara ulaşmamız mümkün olacak. | Open Subtitles | في يوم من الأيام، قَد نتعلّم نسج خيوط الماضي والمستقبل معا ونلعب حقاً |
Kanateşi dünyanın yaşam gücüdür. Geçmişin, şu anın ve geleceğin buluştuğu yerdir. | Open Subtitles | نيران القرابين هي طاقة حياة الأرض، وهي متلقى الماضي والحاضر والمستقبل. |
Bugünün ve geleceğin Genovia kraliçelerini etkileyen bu kanunun kaldırılmasını teklif ediyorum. | Open Subtitles | أعلن تغيير قانون الزواج الخاص بملكات جنوفيا ، في الحاضر وفي المستقبل |
ve geleceğin Almanları sadece kitap adamı değil aynı zamanda karakter adamı olacak! | Open Subtitles | والرجل الالماني في المستقبل لن يكون سوى رجل كتب ولكن ايضا رجلا هاما |
ama biz bunu geleceğin yiyecek güvenliği ihtiyaçları ve geleceğin çevresel güvenlik ihtiyaçlarını birleştireceğimiz hassas bir yolla yapmalıyız. | TED | ولكن يجب أن نقوم بذلك بشكل عقلاني لتلبية حاجيات الأمن الغذائي والأمن البيئي في المستقبل. |
ve geleceğin neler getireceğini bilemezsiniz, fakat bu yüzde azalamayacak. | TED | ولا نعرف ماذا سيحدث في المستقبل ، ولكن النسبة لن تقل. |
Tekrar televizyon, televizyonun bugünü dediğim şey, bu 1990'daydı ve geleceğin televizyonu bunun gibi görünecek. | TED | نعود إلى التلفاز، كان هذا في سنة 1990، وكان تلفاز المستقبل يبدو بهذا الشكل. |
Tüm hayatın parçalanıyor gibi geliyor, ve geleceğin rüzgarda savrulmuş gidiyor. | Open Subtitles | فكل حياتك تبدو و كأنها تتهاوى من حولك و مستقبلك يبدو كئيبا |