Tohum ve kuru üzüm gibi nesneleri tutmak için. Bazıları sol elini kullanır, bazıları sağ. | Open Subtitles | في إلتقاط الأشياء كالبذور والزبيب |
Ve böylece, birkaç şilin değerindeki domuz pastırması ve kuru üzüm çalmış Elizabeth Powley gibilerden Avustralya'nın halkı oluştu. | Open Subtitles | لذا ، أتى إلى استراليا "أناس مثل "اليزابيث باولي والتي سرقت ما قيمته القليل من لحم الخنزير والزبيب |
Ceviz ve kuru üzüm tabakları boş. | Open Subtitles | حاول بجدية . أطباق الجوز والزبيب فارغة |
- Gidip hemen meyve suyu ve kuru üzüm alayım. | Open Subtitles | سأذهب لأحضار العصير والزبيب |