Pekala, sanat sorular yapar ve liderlik ise çok fazla soru soran bir şeydir. | TED | لذلك الفن يصنع الاسئله ، و القيادة هو الشيء الذي يطرح الكثير من الأسئلة. |
Ama nazikliğin nasıl para ettiği hakkında daha da büyük bir hikâye vardır ve liderlik hakkında en önemli sorulardan biriyle ilişkilidir. İnsanlar liderlerinden en çok ne ister? | TED | ولكن هناك قصة أكبر عن جدوى الدماثة، وهي مرتبطة بأحد أهم الأسئلة عن القيادة: ما أكثر ما يريده الناس من قائدهم؟ |
İletişim ve liderlik yetenekleri, güven oluşturma hakkında bilgiler edindim. | Open Subtitles | تعلّم مهارات القيادة و الاتصال و تعلم بناء الثقة ... |
Bu sürece ve liderlik kabiliyetinize bağlı olduğunuzu göstereceksiniz. | Open Subtitles | عليكم أن تُظهروا قدراتكم العملية والقيادية |
Senin taktiksel ve liderlik özelliklerine uygun | Open Subtitles | يتناسب مع قدراتك التكتيية والقيادية |
Travis'e bir şey olursa bu grup alaşağı olacak ve ve liderlik için kimin bastıracağını ikimiz de biliyoruz. | Open Subtitles | هذه المجموعة ستنقلب رأساً على عقب وكلانا يعرف من سيريد تولي القيادة |
Bir sorumluluk ve liderlik bazlı değerler dönemi. | Open Subtitles | حقبة من القيم المسؤولة التي تقوم عليها القيادة. |
Liderlik kabul ederse, edecekler ve liderlik de kabul ediyor. | Open Subtitles | سيوافقون إلى وافقت القيادة والقيادة ستوافق |
Mal sahibi kadınlardır ve liderlik babadan oğula geçmez, kız kardeşin en büyük oğluna geçer. | Open Subtitles | النساء هن أصحاب الأملاك و القيادة لا تمرر من الزعيم الى أبنه و لكن الى الأبن البكر الذكر لشقيقته |
Ve genç askerlerin çarpışmaya girme ihtimalini teori olarak düşünerken şimdi bu tamamen gerçek olmuştu -- ve liderlik önemli görünüyordu. | TED | ان ما نعيه عن امكانية دخول هؤلاء الجنود الى ارض المعركة كان نظري ولكنه الآن .. واقعي .. واقعي جداً وبدأت القيادة الان محورية |
Fonlamak ve yürütmek için gerekli hikâye anlatma ve liderlik becerilerine de ihtiyacı vardı, sonra bilim ve teknolojide ustalıkla birlikte mevcut yenilikleri daha da ileri götürecek yetenek ve bilgiye de. | TED | انهم بحاجة أيضا لسرد القصص ومهارات القيادة اللازمة لتمويل وتنفيذ ذلك، والتمكن من العلوم والتكنولوجيا مع القدرة والمعرفة لدفع الابتكارات القائمة أبعد من ذلك |
Bu konuşmada, sanki bu kişiler Ukrayna'da kral belirleyici oynuyorlardı, ve daha kötüsü krizin çözülmesinde Avrupa Birliğinin yavaş davranması ve liderlik eksikliği nedeniyle AB'ye lanet okuyorlardı. | TED | يبدو وكأنهما يلعبان لعبة صانع الملوك على أوكرانيا، والأسوأ من ذلك أنهم شتموا الإتحاد الأوروبي لقلة السرعة وكفاءة القيادة في حل الأزمة. |