Atalarımızın yurdundan alınan her meyve ve sebze burada tutulur. | Open Subtitles | كل ثمرة فاكهة وخضروات وحبوب من عالم أجدادنا |
- Pilav ve sebze. | Open Subtitles | أعطني بعض الأرز والخضروات -أرز وخضروات -شكراً |
Kenya'daki çiftliklerin çoğunda mısır ve sebze birlikte yetişir, bu da çoğu ailenin kendi çiftliklerinden beslenmesi anlamına gelir. | TED | تزرع الذرة والخضروات في معظم حقول كينيا ما يعني أن معظم العائلات يمكنها إطعام انفسها من حقولهم التي يمتلكونها |
Meyve ve sebze yiyebilir. | Open Subtitles | تستطيعُ أن تأكلَ الخضار و الفواكه. |
Diğer Amerikalılara da aynısını söyledim. Ben sadece meyve ve sebze nakliyatı yaparım. | Open Subtitles | لقد أخبرتُ الأمريكيين الآخرين أنا أوصل الفواكه والخضراوات |
Eskiden böyle görünürdü; şimdi daha çok böyle, her yerden biten meyve ve sebze ve otlarla... | TED | كانت تبدوا هكذا، والآن تبدو هكذا، فواكه وخضار وأعشاب تنتشر في جميع أرجاء المكان. |
"Neden meyve ve sebze yemek varken sularını içiyorsun?" | Open Subtitles | اليس بإمكانك اكل الفواكة والخضار ؟ لماذا تُصر على العصير فقط ? |
Esmer ekmek, yoğurt ve sebze almamız gerekli. | Open Subtitles | نحتاج خبز أسمر وزبادي وخضروات |
Sadece organik meyve ve sebze. | Open Subtitles | طعام عضوي فقط, فاكهة وخضروات. |
Domuz rosto, kroket ve sebze. | Open Subtitles | لحم مقدد مشوي كروكيت وخضروات. |
Siz, pirinç ve sebze gibi bir şeyler ister misiniz? | Open Subtitles | انتم يا الرجال ، اه هل تريدون شيئًا كالأرز والخضروات |
Belle, egzersiz ve meditasyon yaparak ve et yemeyi terk edip meyve ve sebze tüketerek mücadele etti. | TED | بيل حاربت، بالتمارين الرياضية والتأمل واستبدال اللحوم بالفواكه والخضروات |
Sen şu 'Meyve ve sebze' grubunda şarkı söylüyorsun değil mi? | Open Subtitles | ألست من تغني في مهرجان الفواكه والخضروات |
Bir miktar meyve ve sebze tabii ki tüketiliyor. | Open Subtitles | بعض الخضار و الفاكهة بالطبع |
Diğer Amerikalılara da aynısını söyledim. Ben sadece meyve ve sebze nakliyatı yaparım. | Open Subtitles | لقد أخبرتُ الأمريكيين الآخرين أنا أوصل الفواكه والخضراوات |
Giovanni ve iki yeğeni, Üssteki Maria, arkasındaki büyük yeğeni Sara, oradayken bana taze meyve ve sebze ikramı yapmıştı. | TED | وهنا جيوفاني مع اثنين من بنات إخوته، ماريا خلفه وبجانبه ابنة اخيه العظيمة ساره، التي كانت تجلب الفواكه والخضراوات حينما حضرت. |
Yarim değil,bir degil, Tam bir buçuk kilo verdi. Birşeyler fırlatmak isterseniz lütfen sadece meyve ve sebze atin. Kabullenme gucu ver... | Open Subtitles | رطلا واحدا ولا رطلان بل ثلاثة اذا رغبتم برشقي بشيء ما فارجو ان تكون فاكهة وخضار فقط مايك مالذي تفعله؟ |
Formunu koruman gerekir. Kahverengi pirinç ve sebze ye. | Open Subtitles | أنت يجب على وزنك كلى رزّا وخضار أسمرا |
- Kahverengi pirinç ve sebze yiyorsun, değil mi? - Elbette. | Open Subtitles | أنت تأكلى رزّ وخضار أسمر، أليس كذلك؟ |
Evet, 60 gün boyunca sadece ve sadece taze meyve ve sebze suyu içti. | Open Subtitles | هذا صحيح، ما مجموعه 60 يوما لم يتناول فيها غير عصير الفواكه والخضار |