| Çok erken ve uzun bir yemek olacak. Öğleden sonra gelmeyeceğim. | Open Subtitles | مبكر وطويل جداً سوف استريح بعد الظهر |
| Çok erken ve uzun bir yemek. Öğleden sonra gelmeyeceğim. | Open Subtitles | مبكر وطويل سآخذ إجازة بعد الظهر |
| Onlara mutlu ve uzun bir mutluluk dilerim. | Open Subtitles | أريد أن أتمنى لهم حياة زوجية سعيدة وطويلة أنت ووالدك مقربين للغاية، صح؟ |
| Zor olduğunu biliyorum, ama güzel ve uzun bir hayatı oldu. | Open Subtitles | أعلم أن الامر صعب , لكنه عاش حياةً طيبه وطويلة . |
| Ama aynı zamanda herhangi bir aylık dergi olmanın da bir parçası - gelecekte yaşıyorsunuz. ve uzun bir hazırlık süremiz var. | TED | لكن أيضًا كجزء من أي مجلة شهرية-- عليك العيش في المستقبل. ولدينا مهلة زمنية طويلة. |
| diye sordu. ve uzun bir sessizlik oldu. | TED | وكانت هناك وقفة زمنية طويلة |
| "Büyük bir güç ve uzun bir hayat istiyorum" demek. | Open Subtitles | "أتمنّى قوة عظمى وطويل البقاء." |
| - Bu büyük ve uzun bir hata. | Open Subtitles | - هذا a خطأ كبير وطويل. |
| Anayola yakın olması, kamyon yanaşabilecek kadar büyük ve uzun bir park yeri olması vs. | Open Subtitles | مدخل طريق سريع قريب طرق خاصّة واسعة وطويلة التي يُمكن أن تناسب مقطورة. |
| Yavaş ve uzun bir yolculukla ailecek diyarı boydan boya geçsek. | Open Subtitles | عائلتنا بأجمعها مجتمعة معًا برحلة بطيئة وطويلة عبر البلاد؟ |
| Hayır, ben kimin sağlıklı ve uzun bir hayat sürme potansiyeli olduğuna karar veriyorum. | Open Subtitles | كلا... أنا أقرر من لديه الإمكانية للعيش حياة سليمة وطويلة |
| Sadece güzel ve uzun bir hayat yaşadığını söylüyorum. | Open Subtitles | أقول انها عاشت حياة سعيدة وطويلة. |
| - Yumuşak ve uzun bir sebze | Open Subtitles | -هذا صحيح ! {\pos(192,170)} حبة خضار يانعة وطويلة |