ve yaptığımız şeylerden biri korkunun klasik bir modelini benimsemekti. | TED | واحد الامور التي نقوم بها هو اننا اخذنا نقوم بالتجارب على نموذج خوف اعتيادي |
Sahip olduğumuz ve yaptığımız şey, içerik üretmek, sonra eğitim vermek, sonrasında kullanıcı deneyimlerini analiz edip, içeriği geliştiriyoruz. | TED | فعلينا أن نوفر المحتوى ثم نقدم التدريب، ثم نقوم بتحليل أنماط الاستخدام ليتسنى لنا تحسين المحتوى بها. |
ve yaptığımız şey doğal olmayan seçim ve raslantısal olmayan mutasyonu çalıştığımız bu tamamen paralel evrimsel sistemi oluşturdu. | TED | فالذي قمنا بفعله اذاً هو خلق نظام تطوري موازٍ نقوم فيه بممارسة الاصطفاء غير الطبيعي و خلق الطفرات غير العشوائية |
Gördüğün her şeyi onlar yaptı ve şu an olduğumuz ve yaptığımız şeylerden sorumlular. | Open Subtitles | لقد شيدوا كل ما تراه، ومسؤولون عنا جميعاً وعما نفعله. |
Gördüğün her şeyi onlar yaptı ve şu an olduğumuz ve yaptığımız şeylerden sorumlular. | Open Subtitles | لقد شيدوا كل ما تراه، ومسؤولون عنا جميعاً وعما نفعله. |
Merkez'i ve yaptığımız işi onurlandırıyorlar. | Open Subtitles | انهم يشرفون المركز و كل العمل الذي قمنا به |
Yani bu demek oluyor ki bunu yaparken -- bu ve yaptığımız diğer çalışmalara dayanarak -- beyin duyusal sonuçları iptal ediyor ve ürettiği gücün şiddetini hafife alıyor. | TED | هذا يبيّن حقا، إذا ما فعلتم هذا -- استنادا إلى هذه الدراسة وغيرها مما قمنا به -- أن الدماغ قام بإلغاء النتائج الحسية والتقليل من شأن القوة المنتجة. |
Her birimizde, "bizi biz yapan" ve yaptığımız tüm şeyleri yapabilme yeteneğini borçlu olduğumuz yaklaşık bir trilyon insan hücresi var. | TED | هناك ما يقارب التريليون خلية بشرية تدخل في تركيب كل واحد منا تحدد من نحن و كيف نقوم بكل ما نقوم به |
ve yaptığımız şey, ne zaman bir kutu açılsa içinde bir şey, insanları oyunda bağlı kılan küçük bir ödülün olduğundan emin olmak. | TED | و ما نقوم به هو التأكد من أنه في كل مرة يتم فتح صندوق, هناك شيء فيه كمكافئة صغيرة, تبقي الناس مشتركين و في حالة تقدم. |
Ondan ve yaptığımız şeyden hoşlanmadığını biliyorum. | Open Subtitles | وأعلم أنك لا تحبيها ولا تحبين ما نقوم به |
Maddi getirisi olmayan bir şey için çalışıyorum ve yaptığımız her şey küçük ve anlamsız görünüyor. | Open Subtitles | كلّ شيءٍ نقوم به يبدو صغيراً جداً وعديم الفائدة. |
Bana ve yaptığımız akıllıca şeylere bir türlü doyamıyor. | Open Subtitles | وقالت إنها لا يمكن الحصول على ما يكفي من لي و الأشياء الذكية الذي نقوم به. |
ve yaptığımız şey burada. | TED | و ها هو ما قمنا به |
Bunun sadece yaptığımız iş sayesinde olduğunu söylemiyorum, ama biliyorum ki, işimiz ve yaptığımız çalışmalar pek çoğunun silah bırakmayı düşünmesine, son kararı vermesine yardımcı oldu. | TED | لا أريد أن أقول بأي طريقة بأن ذلك كان بفضل ما قمنا به فحسب، ولكن ما أعرفه هو أن عملنا والعمل الذي نقوم به ربنا قد ساعد الكثير منهم بالبدء في التفكير بشأن الانحلال من العصابة، وربما قد ساعدة الكثير منهم في اتخاذ القرار النهائي. |