Ayrıca adam Büyülü Çember'in bir üyesi değilse ve yolun bir yerinde gizli bir kapı inşa etmediyse cesedi ortadan nasıl kaldırdı? | Open Subtitles | فيما عدا لو كان عضواً من الدائرة السحرية و قام ببناء الباب السحري في مكان ما في الطريق كيف جعل الجثة, .. |
Ağaç dalını nereden aldığımı ve yolun aşağısında onu nereye sürüklediğimi gösterdim. | Open Subtitles | أطلعتهم أين إلتقطت غصن شجرة وعلى امتداد الطريق والمكان الذي سحبتها إليه |
Keyifle sabah yürüyüşümü yapıyordum ve yolun kenarında ne buldum beğenirsin? | Open Subtitles | كنت أستمتع بتماريني الصباحية .. وفجأة.. مالذي وجدته على قارعة الطريق |
ve yolun ortasında sadece bir çehre kaldı. | TED | وهناك هيئة شخص واحد ظلت في منتصف الطريق. |
Ve kim sorun çıkarırsa ona bıçağımı saplar ve yolun dışında bırakırım. | Open Subtitles | أي شخص يعمل مشاكل أنا ساطعنه واتركه على الطريق. |
ve yolun kenarından olabildiğince uzak dur, Tamam mı? | Open Subtitles | وأبقي بعيدة في جانب الطريق بقدر ماتستطيعين, حسنا؟ |
Ön cama bir posta kutusu saplandı ve yolun dışına çıktım. | Open Subtitles | اصطدم صندوق البريد بزجاج سيارتي الأمامي وانحرفت عن الطريق |
Bir trafik kazasına karıştı, ve yolun kenarında cansız yatıyor, diye düşündüm. | Open Subtitles | انه أصيب بحادث تحطم سيارة أو مات عبر إشارات الطريق |
Baksana. Bu köprünün temizlenmesini ve yolun açılmasını istiyorum. | Open Subtitles | حسناً ,أريد أغلاق هذا الجسر وإخلاء الطريق |
Demek ki bayılmışsan ve yolun ortasında yatıyorsan, birkaç şey kaçırabiliyorsun. | Open Subtitles | كما يبدو، عندما تفقد وعيك وتكون ممدداّ في وسط الطريق تفوتك بعض الأمور |
İşten çıktığımda çok sinirliydim ve yolun yarısında hediyeyi unuttuğumu farkettim. | Open Subtitles | تركت العمل غاضباً و كنت فى منتصف الطريق للبيت عندما ادركت انى نسيت الهدية |
Bir limuzin otoyolda bana çarptı ve yolun dışına sürükledi. | Open Subtitles | لقد كانت مجرد سياره صغيره صدمتني وازاحتني خارج الطريق |
Sana bir bilet aldım, sadece gidiş atıştıracak bir şeyler, dergi ve yolun çabuk bitmesini sağlayacak şeyler için de para bırakıyorum. | Open Subtitles | وبعض مال الجيب لأجل الوجبات الخفيفة والمجلاّت، أشياء لتمضية الطريق |
Araba çarptığı gece, o kaldırımda duruyordum ve yolun karşısında Duddits'i gördüm. | Open Subtitles | الليلة التى صدمت فيها, كنت واقفا هناك وعبر الطريق, رأيت دوديتس |
Çadırı şuraya kurun ve yolun tam ortasında olduğundan emin olun. | Open Subtitles | أنصب الخيمة هناك وتأكد أنها بمنتصف الطريق |
Ağaç dalını nereden aldığımı ve yolun aşağısında nerede kadının başına ağaç dalıyla vurduğumu ve onu nereye sürüklediğimi gösterdim. | Open Subtitles | أطلعتهم أين إلتقطت غصن شجرة و على امتداد الطريق ضربتها على رأسها بغصن الشجرة و المكان الذي سحبتها إليه |
ve yolun sol tarafında araç kullanımını yasakladık. | Open Subtitles | و فرض حظر على السياقة على الجانب الأيسر من الطريق |
Bir fincan kahve içmek için bu sabah depoya uğramıştım ve yolun kenarında birkaç eşya buldum. | Open Subtitles | وأنا في طريقي لتناول كوبٍ من القهوة .. وجدت بعض الأشياء على قارعة الطريق .. |
ve yolun ortasında kardeşimin kırmızı sırt çantasını görüyordum. | Open Subtitles | واستطعت رؤية حقيبة ظهر أخي الحمراء في وسط الطريق. |
Butaro'da yerel volkanik taş kullandık, bölgede çok vardı. Ancak çiftçiler bunları bela olarak görüyorlardı ve yolun kenarına yığmışlardı. | TED | في بوتارو، قررنا استخدام حجارة بركان محلي التي كانت توجد بكثرة في المنطقة، لكن عادة ما يسبب ذلك إزعاجاً للمزارعين، ونجمعها بجانب الطريق. |