Bu büroda sizlere verebileceğim ve elinizde tuttuğunuz o ceza makbuzlarınızı unutmanızı sağlayacak bir şeyler var mı? | Open Subtitles | يمكنني إعطائه لكم وبذلك تتغاضون عن المُخالفات إنك تُمسك بالمُخالفات بهذه اليد ؟ |
Ona verebileceğim hiçbir şey olmadığını söyledim ve vermedim de. | Open Subtitles | أخبرته أنّي لا أملك شيئاً لأعطيه و لمْ أعطِه |
Sana verebileceğim tek şey, verebileceğimi söylediğimdir ve onu da verdim zaten. | Open Subtitles | كل ما أستطيع تقديمه لك هو ما قلت لك أنني أستطيع إعطاءه لك ، و قد فعلتُ ذلك |
Öpebileceğim, sevebileceğim ve şerbet verebileceğim bir koca. | Open Subtitles | زوج أستطيع تقبيله و حبه و أعطاؤه العصير أيضا |
Y'lerin içinde, kendimi Margaret Mead'in modern hali gibi düşündüm ve kısa zamanda keşfettim ki onlara verebileceğim çok fazla şey vardı, tabii onların da bana. | TED | تخيلت نفسي مارجريت ميد الحديثة بين جيل الألفية، وقد تعلمت بسرعة أن لدي ما أقدمه لهم بنفس قدر ما قدموه لي. |
Sana verebileceğim birşey varsa, bir kere olsun doğru bir şekilde yapayım. | Open Subtitles | إذا كان هناك شيء يمكن أن أعطيه إياك لمرة،أفعل فيها الصواب |
Ya da gitmeden önce verebileceğim herhangi bir talimat? | Open Subtitles | أو أي تعليمات يمكنني إعطائها قبل أن أرحل؟ |
Polise verebileceğim bir detay. | Open Subtitles | أية تفاصيل يمكنني تقديمها للشرطة |
Benim sana verebileceğim en iyi şey bir avans. | Open Subtitles | أفضل ما يمكنني منحه لك مسافة أسبقية |
Fakat şimdilik size verebileceğim sadece bunlar. | Open Subtitles | لكن كلّ ما أستطيع إعطائه لكم الآن هو الإطار الزمني. |
-Tek verebileceğim bilgisayarı. | Open Subtitles | كل ما أستطيع إعطائه هو حاسوبه أفعل ذلك |
Sana verebileceğim bir şey yok! | Open Subtitles | لم يعد لديَّ المزيد لأعطيه لأحد |
Ama ona verebileceğim tek rahatlık buydu. | Open Subtitles | وكانت تلك التعزية البسيطة كل ما أستطيع تقديمه |
Öpebileceğim, sevebileceğim ve şerbet verebileceğim bir koca. | Open Subtitles | زوج أستطيع تقبيله و حبه و أعطاؤه العصير أيضا |
Size verebileceğim en iyi örnek.. | Open Subtitles | هذا أفضل مثال على ذلك أستطيع أن أقدمه لكم |
Karşılığında verebileceğim bir şey olabilir. | Open Subtitles | قد يكون هناك شيء أستطيع أن أعطيه لك في مقابل |
Tam şu an dünyada ona verebileceğim bir şey olsa, hemen... | Open Subtitles | مثل الآن أذا كان بإمكانى إعطائها أى شيء فى العالم |
Sana verebileceğim tek tavsiye pişman olmayacağın tercihler yap. | Open Subtitles | أعتقد بأن النصيحة الوحيدة التي يمكنني تقديمها لكِ هي... حاولي القيام بخياراتٍ تتمكنين من العيش معها |
verebileceğim tek şey dostluğum. | Open Subtitles | صداقتي هو كل ما يمكنني منحه |
Hayır. Charlie, ona, benim verebileceğim şeyi veremez. Eninde sonunda bunu anlayacak. | Open Subtitles | لا، لا يمكنه منحها ما لديّ سوف ترى هذا بالنهاية |
Hayır, fakat sana verebileceğim paslı ve keskin bir şeyim var. | Open Subtitles | لا ، لكن لدي شي حاد وصدئ أحب أن أعطيك إياه |
Size verebileceğim şu, size güvenloi bir alan verebilirim. | Open Subtitles | اليكم ما اقدر ان اقدمه لكم اقدر ان اقدم لكم مساحة امنة |