Doğru kararı verecek kadar adil birisin, ve söyleyeceğim hiç bir şeyin fikrini değiştiremeyeceği kadar kibirlisin. | Open Subtitles | أنت عادلٌ كفايةً لتقوم بالقرار الصحيح ومتعجرف كفاية كي لا يؤثر فيك كلامي |
Evet, Zolotov'un kaldığı süre boyunca çekilen güvenlik kamerası görüntülerini bakmamıza izin verecek kadar naziktiler. | Open Subtitles | بالفعل,وقد كانوا ودودين كفايةً لتركنا نرى تسجيل الكاميرات الأمنية خلال إقامته هناك |
İnsanların kendisini aptal olarak görmelerine izin verecek kadar akıllı büyük bir adama daima iş vardır. | Open Subtitles | لطالما كان هناك عملًا ،للرجل العاقل بما يكفي ليعرف أنه من الأفضل أن تترك الناس تظنّك أحمقًا |
Dünyayı ellerinden almadan önce tanımana izin verecek kadar bekler. | Open Subtitles | ليدعك تكبرين لمجرد معرفة العالم قبل أن يسلبه منكِ |
Ne zaman içeceğime karar verecek kadar da büyüğüm. | Open Subtitles | إذن فأنا كبير بما يكفي لأعرف متى أحتاج إلى كأس |
Emeğim için bana bahşiş verecek kadar nazikti. | Open Subtitles | كان كريم بما يكفي لإعطائي نصائح عن الهنّدمة |
Peki, bakir erkek arkadaşına hafta sonu için sorumsuzluk izni verecek kadar aptal bir kıza verecek tavsiyeniz var mı? | Open Subtitles | حسناً ، هل لديك نصيحة لفتاة غبية بما يكفي لتعطي صديقها البكر إذن خطيئة مفتوح لعطلة نهاية الإسبوع |
Sana bir telefon verecek kadar iyilermiş. | Open Subtitles | أعتقد أن طيبة قلبهم جعلتهم يُعطوكِ هاتف |
Belki gelecek sene, sana en sevdiğin oyuncu Barbar Stanwyck'in aşk mektubunu verecek kadar şanslı olurum. | Open Subtitles | ربما السنة القادمة سأكون محظوظٌ كفايةً لأجلب لكِ خطاب حُب من ممثلتك المُفضّة، (باربرا ستانويك). |
Parker'ın bildiği şey Anna için sempatimizi kazansın diye kendi çocuğuna zarar verecek kadar önemli. | Open Subtitles | أيّاً يكن ما يعرفه (باركر)، فهو مهم كفايةً لتقوم (آنا) بأذية ابنتها لتكسب تعاطفنا |
Milletin kendisini aptal sanmasına izin verecek kadar akıllı bir büyük adam için her zaman iş vardır. | Open Subtitles | لطالما كان هناك عملًا ،للرجل العاقل بما يكفي ليعرف أنه من الأفضل أن تترك الناس تظنّك أحمقًا |
Dünyayı ellerinden almadan önce tanımana izin verecek kadar bekler. | Open Subtitles | ليدعك تكبرين لمجرد معرفة العالم قبل أن يسلبه منكِ |
Naj ,bak, kendi kararlarını verecek kadar yetişkinsin, | Open Subtitles | اسمعني يا (ناج)، أنت كبير بما يكفي ليكون لك فكرك الخاص |
Los Angeles'a güle güle öpücüğü verecek kadar. | Open Subtitles | كبير بما يكفي للقضاء على كامل (لوس أنجلس). |
Tıpkı düğünümü bana uymayı planladığım kişisel bir tavsiye hem de güzel bir tavsiye verecek kadar önemsediğin gibi. | Open Subtitles | تماما كما اهتممتي لأمر زفافي بما يكفي لإعطائي نصيحة شخصية... نصيحة جيدة... |
Annemin bir salağa 100.000 verecek kadar salak olup olmadığını mı soruyorsun? | Open Subtitles | -إذاً أنتَ تسأل إن كانت أمي حمقاء بما يكفي لتعطي أحمقاً ١٠٠ ألف دولار؟ |
Sana bir telefon verecek kadar iyilermiş. | Open Subtitles | أعتقد أن طيبة قلبهم جعلتهم يُعطوكِ هاتف |