İnsanlara tıbbı destek vermek için çok sayıda şefkatli bakıcıya ihtiyaç duymuyor muyuz? | TED | ألا تعتقد أننا نحتاج إلى الكثير من مقدمي الرعاية المتعاطفين لتقديم المزيد من الرعاية الطبية لعدد أكبر من الناس؟ |
Haber vermeden müzik vermek için evine geldiğimde bu seni telaşlandırıyor öyle mi? | Open Subtitles | إذًا, لو أنني أتيت لمنزلك دون إذن مسبق لأعطيك بعض الموسيقى أمرُ يزعجك؟ |
Eğer bana bir şans daha vermek için kalbinde yer açarsan. | Open Subtitles | ان كنت فقط تجدها في قلبك لتعطيني فرصة أخرى |
Sizin adınıza siyasi kararlar vermek için tasarlanan bir sisteme veri sağlıyorsunuz. | TED | أنت ببساطةٍ تقدّم هذه البيانات لنظام صممّ لاتخاذ قراراتٍ سياسيّة نيابةً عنك. |
Kombinasyon kilidi için kodu James Bond'a vermek için arama. | TED | الاتصال بجيمس لإعطائه الشفرة للقفل الرقمي. |
Sana istediğin herşeyi,ihtiyacın olan herşeyi vermek için hazırlıklıyız. | Open Subtitles | نحن نستعدّ لإعطائك أيّ شئ تريد، كلّ شيء تحتاج |
Pekala, pasaportlarınızı vermek için son şansınız. | Open Subtitles | حسنا، أيها السادة أخر فرصة لتسليم جوازات سفركم |
Seni bulup acına son vermek için bu operasyona gönüllü oldum. | Open Subtitles | تطوعتُ لكي أكون جزئاً، من الفريق الذي يُطاردُكِ، لأُخلصَكِ من مأساتُكِ |
Morfini vermek için omuriliğine bir kateter yerleştirebiliriz. | Open Subtitles | يمكننا إدراج قسطرة في الخاص بك النخاع الشوكي لتقديم المورفين. |
Yapamam-- yönleri vermek için ayık kalmalıyım. | Open Subtitles | لا أستطيع , ربما أستدعى لتقديم التوجيهات لاحقاً |
Size ortalığa bakınma ve adamı tanıma fırsatı vermek için. | Open Subtitles | لأعطيك فرصة لتفتش المكان و لتكوَن فكرة عن الرجل |
Sana bazı rehineler hakkında bilgi vermek için geldim. Umalım ki verdiğim bilgilerin bir faydası olsun. | Open Subtitles | أتيتُ لأعطيك بعض المعلومات عن بعض الرهائن، فقد تراها نافعة |
Parayı takip et, pisliği yakala. Bana doğruları vermek için Pazartesiye kadar vaktin var. | Open Subtitles | الحق بالمال ايها الوغد لديك حتى يوم الاثنين لتعطيني الحقيقه |
Biz burada yokken, bir karar vermek için fırsatın ve vaktin olacak. | Open Subtitles | ذلك في حين أننا قد ولت، سيكون لديك الفرصة والوقت لاتخاذ قرار. |
- Zaten konuşmuştun. O halde, ona son bir şans vermek için bana son bir şans verin, lütfen. | Open Subtitles | حسنا أعطني فرصه اخيره لإعطائه فرصه اخيره رجاء |
Hanare sana birşey vermek için bekledi. Buraya geliş nedenin. | Open Subtitles | هناريح إنتظرت لإعطائك شيء الذي جئت من أجله |
Yani bu kadar polisi bir celp vermek için mi getirdiniz? | Open Subtitles | ألهذا تحضر كل سيارات الشرطة لتسليم مذكرة قضائية ؟ |
Bana Charlotte'ın gerçek katilini vermek için 24 saatiniz var. | Open Subtitles | لديكم أربع و عشرون ساعة لكي تسلموني قاتل شارلوت الحقيقي |
İnsanlara ikinci bir şans vermek için engelleri yıktık. | TED | ولقد قمنا بإسقاط الحواجز لمنح الناس فرصة ثانية. |
ama kendimi rahat ve kendinden emin hissettiğimde, rekabete bir fırsat vermek için yüksekliğimi biraz azaltırdım. | TED | ولكن عند شعوري بالثقة والقناعة أُقلل من طولي قليلًا فقط لأعطي المنافسين فرصة |
Olayı hatırlamadığına göre bir karar vermek için erken. | Open Subtitles | وكما نرى أنه ليس لديك أي قدرة على التذكُر هذا غير ناضج لإتخاذ القرار |
Ama, bu ilaçları vermek için 3 saat zamanımız var. | Open Subtitles | لكن هناك مقابل.. لدينا فقط مدة ثلاث ساعات لإعطائها الدواء |
Planlarınızı tam olarak biliyorum ve buna bir son vermek için burdayım. | Open Subtitles | انا اعلم بالتحديد ما تخطط له و انا هنا لوضع حد له |
Seks hattı üstünden vergi önerisi vermek için para mı ödedin? | Open Subtitles | دفعت لتعطي نصيحة ضريبية على أحد الهواتف الجنسية ؟ |
Bu kadar yolu iyi haberler vermek için getirtmedin herhalde. | Open Subtitles | أنت ما كان عندك أجيء كلّ هذا الطريق لإعطائي أخبار جيدة. |