Çok gizli askeri bir uydu olabilir. O sinyaller Voyager'dan geliyor. | Open Subtitles | يمكن أن يكون هذا قمراً صناعياً عسكرياً سرياً هذه الإرساليات من الرحّالة |
Voyager Dünya'yı binlerce kez yutabilecek büyüklükteki 4 geniş gezegene doğru yola çıkıyordu. | Open Subtitles | الرحّالة" كان متجهــاً" لأربعـة كـواكب هائــلة والتى يُمكنهـا أن تبتـلـع الأرض" لآلاف المرات" |
Kayalık ve buzul manzaraları Voyager'ın jeoloğu Laurence Soderblum'a Dünya'yı hatırlattı. | Open Subtitles | مناظره الطبيعية من الصخر والثلج "ذكّر جيولوجي "الرحّالة لورنس سودربلوم" بالأرض" |
İki Voyager uzay aracı da durmaksızın güneş rüzgarlarını sonuna kadar ölçmektedir. | Open Subtitles | كلا مركبتي الفضاء فوياجر تقيس باستمرار الرياح الشمسية و هي تتلاشى بعيدا |
NASA'nın Voyager uzay aracı saatte 56 bin kilometreden daha hızlı hareket etmektedir. | Open Subtitles | تتحرك مركبة فضاء ناسا فوياجر بسرعة تفوق 56 ألف كيلو متر في الساعة |
Voyager uzay aracıyla çekilen bu fotoğraf en uzaktan çekilen. | TED | تلك الصورة تم التقاطها بهذا الشيء ، إنه يسمى ، مسبار فويجر. |
Ağustos 1977'de, Voyager adı verilen 2 uzay aracı inanılmaz bir yolculuğa başladı. | Open Subtitles | في أغسطس 1977 مركبتـان فضائيتـان إسمهما "الرحّالة" بـدّأتا رحلة مُـدهشـة |
Voyager araçlarının, Jüpiter'in radyasyon kuşaklarına ve yoğun manyetik alanına dayanabilmeleri için hemen yeniden tasarlanmaları gerekiyordu. | Open Subtitles | "لذا وجب إعادة تصميم مسبارى "الرحّالة للنجـاة من حـدة الحقـل المغناطيسى "والأحزمه الإشعاعية لـ"المشترى |
Voyager'dakinden daha ileri elektronik ekipman ve mekanizması olan bir şeyle bilmeden onun içine uçsaydık, anında ölürdük. | Open Subtitles | لو كنا أقلعنا دون أن نعرف ذلك مُسبقاً بإليكترونيات "الرحّالة" وميكانيكياته المتقدمة كنّا سنموت فورا فى مكاننا |
Voyager'ın baş bilim adamına göre, bu uçuş yeni bir keşif vaad ediyordu. | Open Subtitles | "بالنسبة لرئيس علماء "الرحّالة المهمّة وعدت عصر جـديـد من الإكتشاف |
Voyager, bulutları tahmin edilenden çok daha dinamik, hidrojen ve helyum gazından oluşan bir atmosferi ortaya çıkardı. | Open Subtitles | كشف "الرحّالة" أن الغلاف الجـوّى مكون من غاز الهليوم والهيدروجين وان السحب كانت أكثر ديناميكية بكثير مما كان متخيّلاً |
Voyager'ın Jüpiter'in uydularında bulduğu şeyler görevin geri kalanını değiştirdi. | Open Subtitles | ما وجده "الرحّالة" في أقـمـار المشتري" حوّل باقى المهمّة" |
Ve bana göre, uydular Voyager deneyiminin baş yıldızları haline geldiler. | Open Subtitles | فى الواقع أصبحت الأقمار هى النجم "فى كامل تجربة "الرحّالة |
Bu şarkının Voyager uzay aracıyla uzaya gönderildiğini biliyor muydun? | Open Subtitles | أتعلم، أُرسلت هذه الأغنية إلى الفضاء على متن مركبة "فوياجر"؟ |
Bu hayret verici hızda bile Voyager'in en yakın yıldıza ulaşması 80 bin yıldan fazla sürer. | Open Subtitles | و حتى بهذه السرعة المدهشة سيستغرق فوياجر أكثر من 80 ألف سنة ليصل أقرب نجم |
Voyager'in altın plağına işlenenle aynı dalga boyunda... | Open Subtitles | نفس الطول الموجي المنقوش على اسطوانة فوياجر الذهبية. |
Voyager uzay aracı tarafından 1990'da çekildi. Araç güneş sisteminden çıkmak üzereyken, onu bu tarafa çevirip, 6 milyar kilometre öteden Dünya'nın fotoğrafını çektirdiler. | TED | أُلتقطت بواسطة القمر الصناعي فوياجر عام 1990، عندما جعلوه ينعطف وهو يخرج من النظام الشمسي ليلتقط صورة للأرض من بُعد ستة ملايير كيلومتر. |
Voyager 1 uzay aracı tarafından dört milyar mil öteden çekilmiş gerçek bir fotoğraf bu. | TED | وهذه بالفعل صورة حقيقية للأرض أخذت من طرف المركبة الفضائية "فوياجر 1" عن بعد 4 مليارات ميل |
Fırlatıldıktan 13 yıl sonra Voyager 1, Neptün'ün yakınından geçti ve sonunda güneş sistemimizden ayrıldı. | Open Subtitles | بعد 13 عاماً على إطلاقها مرت "فوياجر 1" على مدار "نبتون" وغادرت نظامنا الشمسي |
Uzay uydusu olan Voyager mı yoksa TV dizisi Star Trek: | Open Subtitles | فويجر مسبار الفضاء او فويجر مسلسل ستارتريك ؟ |
Çünkü TV dizisi olan Voyager'dan nasıl nefret ettiğimi söylemek için fazla terli ve yorgunum. | Open Subtitles | جيد لأني محتر جداً وأحاول القول كم اكره مسلسل فويجر |