Babam hala bana vuruyordu, insanların göremeyeceği yerlere. | Open Subtitles | لازال والدي يضربني في أماكن لا يمكن للنّاس رؤيتها |
Bir müşteri devamlı vuruyordu bana ve durmadı. | Open Subtitles | وكان هناك عميل كان يضربني ولم يتوقف |
Nasıl bilebilirdim ki? Geldiğinden beri bana vuruyordu! | Open Subtitles | انه يضربني منذ ان اتى الى هنا |
Hilary, ugali’yi et ve kızartmasıyla servis ediyordu; güneş ince çelikten tavana vuruyordu, ve biz yedikçe ter döküyorduk. | TED | قدمت هيلاري اليوقالي مع اللحم والطماطم المقليين، كانت الشمس تضرب بشدة على السقف الحديدي الرقيق، وكنا نتصبب عرقا أثناء الأكل. |
(Gülüşmeler) 1,5 yaşındaki çocuğum banyo kapısına vuruyordu -- bilirsiniz işte, kendimi içeri kilitlemiştim -- (Gülüşmeler) ağlıyordum, gözyaşları yüzümden aşağı akıyordu. | TED | (ضحك) وإبني ذو العام ونصف يقرع بشدة على باب الحمام -لأنني أغلقته على نفسي، كما تعلمون- (ضحك) يبكي، وتنهمر الدموع على وجهه. |
Belki de hala vuruyordu. | Open Subtitles | لعله ما زال يضربني |
Beyzbol sopasıyla kafama vuruyordu neredeyse. | Open Subtitles | وكاد أن يضربني بعصا بيسبول |