161 Lexington. Lütfen Queensboro köprüsüne Van Wyck expres yolundan gidin. | Open Subtitles | ّ161 ليكسنغتن، من فضلك اسلك طريق فان ويك السريع إلى جسر كوينزبورو |
161 Lexington. Lütfen Queensboro köprüsüne Van Wyck expres yolundan gidin. | Open Subtitles | ّ161 ليكسنغتن، من فضلك اسلك طريق فان ويك السريع إلى جسر كوينزبورو |
Evet, koleksiyon biter bitmez Wyck onunla işimizin biteceğini söyledi. | Open Subtitles | أجل، بمُجرّد أن تنتهي المجموعة، أخبرنا (ويك) أنّ وقتنا سينتهي. |
Wyck birkaç tane çocuk getirmişti Tony'nin orada olmasına kızdı. | Open Subtitles | جلب (ويك) بعض الأطفال، وكان مُنزعجاً لأنّ (توني) كان هناك. |
Başkan Van Wyck, bu Henry Robertson. | Open Subtitles | " العُمدة " فان ويك " ، هذا هو " هنري روبرتسون |
Bundan dolayı, Belediye Reisi Van Wyck'dan Knick'i şehir kontrolüne almayı düşünmesini söyledim. | Open Subtitles | " ولذلك ، طلبت من العمدة " فان ويك " أن يُفكر في جعل المدينة تتولى أمر مُستشفى " نيكبروكر |
Öf, o ı Van Wyck almak son kez. | Open Subtitles | لن أسير مجدداً في شارع فان ويك |
Hiç kimse Van Wyck'i altedemez derler ama, beyler, size söylüyorum: | Open Subtitles | يقولون بأنه لا أحد يستطيع هزيمة طريق (فان ويك) ولكن أيها السادة سأخبركم بالآتي: |
The Grand Merkezi, The Wan Wyck yolu... Bütün zamanlamanın içine ettin. | Open Subtitles | (غراند سينترال)، (فان ويك)، أفسدت توقيتي بأكمله |
Şimdi seninle başlayalım, Wyck. | Open Subtitles | دعونا نبدأ بك يا ويك. |
Wyck Theissens, New York ve Paris'deki bir tasarımcı. | Open Subtitles | إذن كان (ويك ثيسينس) مُصمم ملابس في (نيويورك) و(باريس). ملابس راقية جداً. |
Size Wyck Theissens hakkında birkaç soru sormamız gerek. | Open Subtitles | نحتاج أن أسألك بعض الأسئلة حول (ويك ثيسينس). -ماذا عنه؟ |
Wyck kendi kariyerini, kendisi raydan çıkardı. | Open Subtitles | خرجت مهنة (ويك) عن الخط بسببه. وليس بسبب أحد آخر. |
Ayrıca Wyck Theissens cinayetinde şüphelisin. | Open Subtitles | وأنت أيضاً مُشتبه به في جريمة قتل (ويك ثيسينس). أنا؟ |
Tamam, mesele şu ki Wyck ve Duval geçen gece yemekte tartıştılar. | Open Subtitles | حسناً، الأمر أنّ (ويك) و(دوفال) قد تجادلا في العشاء بتلك الليلة. |
Tristan bunu giyecekti ve Wyck'de o sırada defilenin finalini yapacaktı. | Open Subtitles | كان (تريستان) ستعرض به وسيُنهي به (ويك) العرض. |
Wyck Theissens'ın ölümü yüzünden biraz daha tartışmak için geldiniz, değil mi? | Open Subtitles | هل جئت لمُشاجرتي حول موت (ويك ثيستنس) مُجدداً؟ |
Wyck ile geçen sene ajanlar görüştüğünde Lewis için, "güvenilir, örnek bir çalışan." demiş. | Open Subtitles | عندما تمت مقابلة (ويك) من قبل العملاء العام الماضي "قال أن (لويس) "جديرٌ بالثقة "موظفٌ مثالي" |
Eldon Wyck hakkında soru sorulduğunda Ryan Hardy ona, "Joe Carroll'dan bu yana en kötü seri katil." dedi. | Open Subtitles | عندما سُئل عن (ألدون ويك)" (رايان هاردي) قال أنهُ أسوأ قاتل متسلسل "بعد (جو كارول) |
Wyck buradaki herkese, her şey konusunda itiraz ederdi. | Open Subtitles | لقد رفض (ويك) فعل أيّ شيءٍ معنا. |