Senin sorgundan sağ çıkıp yüzünde bir gülümseme olmasının hiçbir yolu yok. | Open Subtitles | من المحال تمكنه من الصمود أمام استجوابك والخروج بتلك الابتسامة على وجهه |
Yine de buradan başı dik şekilde ve yüzünde bir gülümsemeyle çıkıyor. | Open Subtitles | إنه يخرج من هنا، برأس مرتفع وابتسامة على وجهه |
Garip olan da, yüzünde bir gülümseme olmasıydı. | Open Subtitles | الشئ الغريب انه كانت هناك ابتسامة على وجهه |
Anlamı, sen doğduğunda yüzünde bir duvak gibi parlaklık vardı. | Open Subtitles | إنَّهُ يعني أنَّكِ عندما ولدتِ كانَ هناك بريق على وجهك |
yüzünde bir şey var. yüzünde bir şey var. | Open Subtitles | لديك شيء ما على وجهك لديك شيء ما على وجهك |
Bu delice gelecek, ama yüzünde bir gariplik vardı. | Open Subtitles | هذا الأمر سيبدو جنونياً لكن كان هناك شيئاً غريباً في وجهه |
Elinde ayakkabıları ile değil, yüzünde bir gülümseme ile. | Open Subtitles | لكنها اليوم قادمة بابتسامه على وجهها وليس بحذاء بيدها |
Yaklaşık bir saat sonra, çocuk yüzünde bir gülümsemeyle ölüyor. | Open Subtitles | حوالي ساعة أو نحو ذلك في وقت لاحق أنه مات مع ابتسامة على وجهه |
Mekandaki en seksi çocuğu seçer onu eve getirir, ağza alınmayacak şeyler yapar sonra yüzünde bir gülümseme ve poposunda diş izleriyle kaldırımın kenarına atardın, değil mi? | Open Subtitles | تختارين أكثر الرجال إثارة بالغرفة تأخذينه للبيت, تفعلين معه أشياء لا تقال ثم تركلينه للشارع بابتسامة على وجهه |
Potty'nin, yüzünde bir gülümseme ile öldüğünü söylüyorlar. | Open Subtitles | أنهم يقولون أنه مات مع الأبتسامة على وجهه بوتي , أنا أقصد |
Aklıma gelmişken, dün yüzünde bir bandajla işe geldi. | Open Subtitles | عند التفكير بالأمر، لقد جاء إلى . العمل بالأمس وعليه ضمادة على وجهه |
Sanki o sopayı sallayınca yüzünde bir tebessüm belirmişti. | Open Subtitles | يبدو أنه عندما قام بتحريكه ظهر الأمر على وجهه |
Zavallı Kirby'i bulduğumuzda yüzünde bir miktar sim lekesi vardı. | Open Subtitles | حين وجدنا (كيربي) المسكين كانت هناك رقائق لمّاعة على وجهه |
yüzünde bir gülümseme vardı. | Open Subtitles | كانت لديه تلك الإبتسامة على وجهه |
yüzünde bir yara izi var. Sanırım gelecekteki ben... | Open Subtitles | , لديه ندبة على وجهه |
O zaman ölürken yüzünde bir gülümseme oluşur çünkü sonunda anlamlı bir şeyler yapmışsındır. | Open Subtitles | وتموت وابتسامة على وجهك لإنك تعرف اخيرا فعلت شيئا مفيداً |
Seni yüzünde bir çizikle kapıdan çıkarken görmüş birkaç dakika sonra da boğulmuş olarak bulunmuş. | Open Subtitles | -لقد رآك تخرج من بابها مع خدش على وجهك , و لقد وجِدت مخنوقة بعدها ببضع دقائق. |
- yüzünde bir şey var düğün dövmesi falan mı? | Open Subtitles | -شيئ على وجهك ، ما هذا ؟ هل هو وشم الزفاف ؟ |
- Bekle Quagmire, yüzünde bir şey var. | Open Subtitles | أنتظر كواغماير هناك شيء على وجهك. |
Bunu uyduruyor olsaydı yüzünde bir asimetri oluşmasını beklerdim. | Open Subtitles | رأيتي اذا كان يتصنع هذا كنت أتوقع أن نرى التباين في وجهه |
Kocası, yüzünde bir gülümsemeyle orada vefat ettiğini söyledi. | Open Subtitles | وقال زوجها أنه ذلك المكان الذي وافتها المنية فيه مع إبتسامةٍ على وجهها |