Siz de büyük ihtimalle askeri mahkemede disiplin suçlamalarıyla yüzleşmek için benimle birlikte geleceksiniz. | Open Subtitles | وأنت ستعود معي لتواجه التُهم الموجّهة إليك والمثول أمام المحكمة العسكرية على الأغلب |
Hâlâ tırmanmaya devam etmekte. Sert eleştirilerle yüzleşmek için Simon İngiltere'ye geri döndü. Arkadaşının ipini kestiği için dağcılık toplulugundan çok eleştiri almıştı. | Open Subtitles | سيمون " رجع الى أنجلترا ليواجه أنتقادا شديدا من الكثيرين في المجتمع التسلق لقطعه الحبل عن شريكه |
Anlaşılan onunla yüzleşmek için gereken güveni kazanmış. | Open Subtitles | حسنا، من المؤكد انه بنى الثقة اللازمة لمواجهتها |
Kocası üç ay önce oğluyla yüzleşmek için gittiğini söyledi. | Open Subtitles | لقد ادعى زوجها انها رحلت منذ 3 شهور لمواجهه ابنها |
Fantezi dünyasında teselli bulur ve yeni günle yüzleşmek için cesaret toplardım. | Open Subtitles | وجدتُ عزاءً وسط الخيال، وكنتُ ألملم شجاعتي لمُواجهة يوم آخر. |
Yuvadan ayrıIdığında, gerçek dünyayla yüzleşmek için hazır olmanı istiyorum. | Open Subtitles | عندما تتركين العش، أريدك لتكوني على أستعداد لمواجهة العالم الخارجي |
Düşmanlarıyla yüzleşmek için sadece çiftçiler kaldı. | Open Subtitles | المزارعين فقط من بقي ليواجهوا أعداءه الآن |
Bu yüzden intikam almak için... O kancıkla yüzleşmek için dükkanına gittim, çünkü yuvamı yıkmıştı. | Open Subtitles | هَبطتُ هناك لمُوَاجَهَة الكلبةِ لأن خرّبتْ حياتَي. |
Diğerleri Neftis'in kalesine çekildi bizimle yüzleşmek için hazır bekliyorlar. | Open Subtitles | والبقية هربوا إلى قلعة (نيفتيس)، حيث إنهم مستعدين لمواجهتنا. |
Sonra yüzleşmek için evine kadar arabayla gittim. Evde değillerdi. | Open Subtitles | بعدها قدت سيارتى الى منزله لمواجهتهم و لكنهم لم يكونوا هناك |
Evet, kalan son yükseklik korkunla yüzleşmek için. | Open Subtitles | نعم , لتواجه آخر خوفك من المرتفعات |
Annemle yüzleşmek için oraya gitmiş olabilir. | Open Subtitles | قد تكون ذهبت لهناك لتواجه أمي بالأمر |
Polina ya Gunther'ları görmeye buraya geliyordu, ya da Greene'lerle yüzleşmek için batıya yönelmişti. | Open Subtitles | إذاً، أكانت (بولينا) بطريقها إلى هنا لترى آل (غنثر) ؟ أم كانت بطريقها غرباً لتواجه آل (جرين) ؟ |
Buralardan gitmek yerine o Kanan'a gitti söylediğim şeyle ilgili babasıyla yüzleşmek için. | Open Subtitles | وبدل أن يغادر المدينة ذهب (شون) إلى (كاينن) ليواجه والده بما أخبرته |
Roderick'le yüzleşmek için geride kaldı. | Open Subtitles | لكنّه ظلّ هناك ليواجه (رودريك). |
Ya da, belki de 50'li yıllarda ben henüz genç bir delikanlıyken, Amcam Henry'nin Ku Klux Klan'ı ifşa ettikten sonra, evinin bombalanıp, bahçesinde haçların yakılması, ve ölüm tehditleri almasından sonra karısı ve çocuklarını güvende olsunlar diye Massachusetts'e götürüp, kendisinin Klan'la tek başına yüzleşmek için South Carolina'ya dönmüş olmasındandır. | TED | أو ربما لآنني عندما كنت مراهقا في الخمسينات , من القرن الماضي , عمي هنري , كان قد ندد بالكو كلوكس كلان -- وقصف لوقوعه في المتاعب وأحرقت الصلبان في باحة منزلة – عاش تحت تهديد القتل ,أخذ زوجته وأولاده الى ماساشوستس ليكونوا بأمان وعاد هو الى جنوب كرولينا ليواجه الكلان وحده . |
Bart'ın da onunla yüzleşmek için geleceğine bahse girerim. | Open Subtitles | أراهن ان بارت سيأتي أيضا ، لمواجهتها |
Hepsiyle birlikte yüzleşmek için tek şansı buydu. | Open Subtitles | فرصته الوحيدة لمواجهتها جميعا معا. |
Ve Michael, Gob'un Irak seyahati hakkında yüzleşmek için babasına gitti. | Open Subtitles | ذهب (مايكل) لمواجهه أباه بشأن رحله (غوب) إلى "العراق" |
Bu şeyle yüzleşmek için kendimi hazır hissetmiyorum. | Open Subtitles | لأزلت غير مستعدّ لمواجهه ذلك |
Bryan'ın Maurie ile yüzleşmek için tuvaletten sıvıştığını düşünüyoruz. | Open Subtitles | حسناً، نعتقد أنّ (برايان) قد خرج .(من الحمام لمُواجهة (موري |
Ve bahse varım Cazuli ile yüzleşmek için oraya gitmiştir. | Open Subtitles | وأراهن أنّها ذهبت إلى هناك لمُواجهة (كازولي). |
Tüm bunların amacı ise karşılaşacağımız engellerle yüzleşmek için yeni fikirler ortaya atabilecek bir nesil yetiştirmek. | TED | وهدف كل هذا هو تنشئة جيل من الناس قادرين على التوصل إلى أفكار جديدة لمواجهة التحديات التي تواجههم. |
Fakat iklim değişikliğiyle yüzleşmek için, ulusun ötesinde bir düzeyde bağlılık ve özveri sahibi olmamız gerekiyor. | TED | ولكن لمواجهة التغير المناخي، نحتاج إلى ولاءٍ إضافي وإلتزامٍ إضافي على مستوىً يتعدى الأمه. |
Atlantis'te ölümle yüzleşmek için mi? | Open Subtitles | ليواجهوا الموت فى أتلانتس ؟ |
Bu bana bu tanıkla yüzleşmek için iyi bir neden sağlıyor. | Open Subtitles | الذي أعطاني حسن النية أساساً لمُوَاجَهَة هذا الشاهدِ |
Diğerleri Neftis'in kalesine çekildi bizimle yüzleşmek için hazır bekliyorlar. | Open Subtitles | وتقهقر البقيّةٌ إلى حصن (نيفتيس) حيثُ انهم يقفون على استعداد لمواجهتنا |
Onlarla yüzleşmek için geri getirildim. | Open Subtitles | لقد أُعدت لمواجهتهم |