Kutup bölgelerindeki tüm canlıların yüzleştiği bir sorun. | Open Subtitles | إنها مشكلة تُواجه شتى أنواع الحياة في المناطق القطبية |
Kutup bölgelerindeki tüm canlıların yüzleştiği bir sorun. | Open Subtitles | إنها مشكلة تُواجه شتى أنواع الحياة في المناطق القطبية |
Annemin Karura Ormanı'nı korumaya çalışırken yıllar önce yüzleştiği şeyin münferit bir olay olmadığını da öğrendim. | TED | تعلمت أيضاً مما واجهته أمي لسنوات طويلة في محاولة لحماية غابة كارورا في حادثة فريدة من نوعها. |
Daha sonra ise orada tam 22 tane kurban ailesi vardı ve mahkemede yüzleştiği tam 86 tane dava vekili. | Open Subtitles | ثم هناك 22 من أعضاء عائلات ضحاياها 86محامياً واجهته في المحكمة |
Birliğin yüzleştiği tehlikeler içinde en önemlisi, Parallax olarak bilinen ve korkuyla beslenen varlıktı. | Open Subtitles | أعظم تهديد واجهه الإتحاد كان كياناً من الخوف، والذي عرف بإسم (بارالاكس). |
Birliğin yüzleştiği tehlikeler içinde en önemlisi, Parallax olarak bilinen ve korkuyla beslenen varlıktı. | Open Subtitles | أعظم تهديد واجهه الإتحاد كان كياناً من الخوف، والذي عرف بإسم (بارالاكس). |
yüzleştiği kaderi de hak etmedi. | Open Subtitles | ولا يستحق النهاية التي وصل لها |
Bu insanlığın yüzleştiği temel sorunlar konusunda bilinçlenmenin seviyesini yukarı taşıyabilir -- sadece bir gün bile olsa. | TED | وربما يرفع مستوى الوعي حول القضايا الأساسية التي تواجهها الانسانية لو أننا نقوم بذلك ليوم واحد فقط |
Tam o anda, az önce yüzleştiği adamın yüzüyle yüz yüze geldi. | Open Subtitles | وذلك عندما واجهت الرجل الذي واجهته للتو أأنتِ جاهزة؟ |
Aynı zamanda yüzleştiği sorunun boyutunu da farketmişti. | Open Subtitles | أدرك أيضا مقياس المشكلة التي واجهته. |
Ve Gob daha önce de yüzleştiği fobisiyle yine yüzleşir. | Open Subtitles | -و (غوب) يواجه خوفاً واجهه من قبل |
yüzleştiği kaderi de hak etmedi. | Open Subtitles | ولا يستحق النهاية التي وصل لها |
İlk problem sadece Michigan değildi, aynı zamanda her eyaletin yüzleştiği, global ekonomide Amerika'da iyi işleri nasıl oluşturabilirsiniz? | TED | المشكلة الأولى التي تواجهها ليس فقط ميتشقن بل كل الولايات هي كيفية إيجاد فرص وظيفية في أمريكا في ظل اقتصاد عالمي؟ |
Umutlu olmak, saf bir iyimser olmak veya insanlığın yüzleştiği trajediyi göz ardı etmek demek değildir. | TED | أن تكون مفعماً بالأمل لا يعني أن تكون متفائلاً ساذجاً وتتجاهل المأساة التي تواجهها الإنسانية. |