Tamam, yumurtalarını sezonsal yağmurların olduğu yerlerde bırakıyorlar yani muson yağmurlarında. | TED | حسناً، إنها تلد بيضها حيث تسقط الأمطار الموسمية، أمطار الرياح الموسمية. |
Bu bulutlar, bu sezonki yağmurların başlangıcıydı. | TED | لذلك، وهذه السحب، كانت بداية الأمطار هذا العام |
Filipinlerde 31 gündür devam eden yağmurların sebebi bir İsa heykelinin çalınmasına bağlandı. | Open Subtitles | واحد و ثلاثون يوما من الأمطار في الفلبين يرجع سببها إلى سرقة تمثال السيد المسيح |
Ama yağmurların sona erdiğini 1913'e kadar söylemedi. | Open Subtitles | لم يخبرها بأن الأمطار إنتهت حتى عام 1913 |
Kuru yaprakların mırıIdandığı, ani yağmurların toprağı yıkadığı gün. | Open Subtitles | والاوراق الجافة ستذوى وستغسل الامطار الغزيرة الارض |
yağmurların başlamasıyla sürüler yeniden büyük göçe başlayacaklar ve atalarından yadigâr güneydeki yavrulama yerlerine dönecekler. | Open Subtitles | وبعودة الأمطار القطعان سوف تستأنف الهجرة العظيمة |
Sağanak yağmurların şiddetini dindiren birer kubbe gibi davranırlar. | Open Subtitles | وهي تحمي التربة أيضا من آثار هطول الأمطار الغزيرة |
yağmurların durmasını beklemek için yaprakların koruması altına geri çekiliyor. | Open Subtitles | يتنحى أسفل غطاء الأوراق مترقباً توقف الأمطار |
yağmurların başlamasıyla nehrin yükselip, yiyecekleri balıkların gelmesine daha zaman var. | Open Subtitles | محاصرة وسريعة في الركض وراء طعامها لا زال هنالك وقت طويل قبل أن تعود الأمطار وترتفع الأنهار لتجلب معها طرائدها .. |
Göçmen sürülerin, yağmurların ve soğukların ne zaman geleceğini ve ne zaman ara vereceğini gösterdi. | Open Subtitles | و بوقت قدوم القطعان المهاجرة و الأمطار و البرد. و متى ستتقطع بهم السبل لفترة. |
Göçmen sürülerin, yağmurların ve soğukların ne zaman geleceğini ve ne zaman ara vereceğini gösterdi. | Open Subtitles | ومتى ستهاجر القطعان ومتى ستأتي الأمطار وسيأتي البرد ومتى سيتوقفون لبرهة من الزمن |
Çayırlar, yağmurların bir ormana yetmeyecek kadar düzensiz yağdığı yerlerde oluşur. | Open Subtitles | المراعي .. تحدث فيها الأمطار بشكل متقطع بعكس الغابات |
Kaya izlerine bakarak bunların, tropikal yağmurların yıkadığı bir yamaçtan geldiklerini buldum. | Open Subtitles | عن طريق تتبع أثر الحجارة .... عرفت أنها قادمة من تلك الحافة سقطت بفعل الأمطار الموسمية |
Canları aldı... yağmurların getirdiği melodi | Open Subtitles | كاد لابد من نغمة حزينة لتأتى الأمطار |
Buradaki yağmurların %95'ini orman kendi üretiyor. | Open Subtitles | حتى 95% من الأمطار الهاطلة هنا تتكون بفعل الغابة نفسها |
Dondurucu yağmurların baharı öldürmesi genç bir insanın nedensiz ölümü kadar acıdır. " | Open Subtitles | حينما تتساقط الأمطار الباردة " "... . وتقتل الربيع |
yağmurların içinde alevler yükselsin. | Open Subtitles | "واللهيب هنا يثب وسط الأمطار" |
Kuru yaprakların mırıIdandığı, ani yağmurların toprağı yıkadığı gün. | Open Subtitles | والاوراق الجافة ستذوى وستغسل الامطار الغزيرة الارض |