Kutsamak zorunda olduğum vücudu, aynı yaşlı bir adamın vücudu gibiydi. | Open Subtitles | الجسم، الذي أنعم الله علينا به كان يبدو كجسد رجل عجوز |
yaşlı bir adamın gözyaşları içerisinde bağırarak bizden yardım istediğini hatırlıyorum. | TED | تذكرت رجل عجوز كان يشرع بالصراخ والبكاء طالباً مساعدتنا لايقافه على قدميه |
Tanrılar kimse, yaşlı bir adamın umutlarıyla fazla ilgilenmiyor. | Open Subtitles | أياً كان من هم الآلهه , سيهتموا قليلاً بأمانى رجل عجوز مثلى |
yaşlı bir adamın genç, cezbedici bir karısı olmasını uygun bulmazsınız belki. | Open Subtitles | ربما تظن انه ليس من المناسب لرجل عجوز ان يكون لديه زوجة صغيرة و مرغوبة |
Onu bir baba gibi sevmesi gereken yaşlı bir adamın başını beklemeye mahkûm edildi. | Open Subtitles | قدرت لتكون بنتا لرجل كبير الذي أحبه كأب لها |
Ed'in dudakları yaşlı bir adamın dudakları gibi değildi. | Open Subtitles | إد وأبوس]؛ وكانت شفاه لا لسان رجل كبير السن. |
Az gitmiş uz gitmiş ve bir gün, içinde güçsüz ve yaşlı bir adamın yaşadığı ahşap bir kulübeye rastlamış. | Open Subtitles | حيث وقع على كوخاً خشبياً بالصدفه مع رجلاً عجوزاً نحيلاً بالداخل |
Yani neticede tüm söylediklerim tuhaf ve yaşlı bir adamın lüzumsuz dırdırlarıydı. | Open Subtitles | إذن , فى النهاية لم تكن سوى ثرثرة رجل عجوز |
yaşlı bir adamın doğumgünü partisine geç kalmanın doğuracağı riskleri anlatacağım. | Open Subtitles | سأخبرهم بمخاطر القدوم في وقت متأخر لحفلة رجل عجوز |
O an yaşlı bir adamın parasını aldığım için kendimi çok suçlu hissettim , bu yüzden Ona banka hesap numaramı verdim ve dedim ki: | Open Subtitles | ولكنى شعرت بالذنب ان أأخذ نقود من رجل عجوز واعطيته رقم حسابى المصرفى وقلت |
Sanırım salı ve perşembe günleri yaşlı bir adamın kıçını yıkama işi için bir şansım var. | Open Subtitles | أعتقـد أن لدي فرصـة في تنظيف ظهـر رجل عجوز أيـام الثلاثـاء و الخميس |
yaşlı bir adamın kalçası kırılmış ve.. | Open Subtitles | حصلنا على رجل عجوز مع رئيس محطّم وبعض المتسكّعين |
Bir Alman firkateyni, Topsail Cay kıyılarında karaya oturur ve suyun yükselmesini beklerken yaşlı bir adamın onlara doğru yaklaştığını sanırlar. | Open Subtitles | فرقاطة هولندية رست على ضفاف توبسال كي وبينما كانت تنتظر المدّ لأن يرتفع رأوا ما إعتقدوا أنه رجل عجوز على طوف خشبي. |
Bunu yaşlı bir adamın zayıflığı, babanın zayıflığı olarak gördün. | Open Subtitles | كضعف رجل عجوز. ضعف والدك. قتلت نائب السيد المسيح. |
Danielle işe yaramaz yaşlı bir adamın yaptığı düşüncesizlikti. | Open Subtitles | لا بأس بهذا دانييل كانت ببساطة طيش رجل عجوز مثير للشفقة |
yaşlı bir adamın hikayelerini dinlemek istemezsin, öyle değil mi? | Open Subtitles | أنت لا تريد الإستماع إلى قصص رجل عجوز ألست كذالك ؟ |
Delikanlımız araştırmaya koyulmuş, yaşlı bir adamın kalesine ulaşmış. | Open Subtitles | وشد الرحال لتحقيق حلمه فوصل إلى قصر رجل عجوز |
Bir çocuğun yalnızlığından ve yaşlı bir adamın hastalığından beslenen bir parazit sadece. | Open Subtitles | انه طفيلي يتغذى على وحدة طفل وعلى مرض رجل عجوز |
Milyon dolarlık hava aracıyla yaşlı bir adamın evini izlemek? | Open Subtitles | التجسس على منزل رجل عجوز بطائرة بمليون دولار ؟ |
Gitmeden önce, yaşlı bir adamın bir şey söylemesine izin verir misiniz? | Open Subtitles | قبل أن يغادر هل ستسمحين لرجل عجوز بأن يقيم القداس |
Onu bir baba gibi sevmesi gereken yaşlı bir adamın başını beklemeye mahkûm edildi. | Open Subtitles | قدرت لتكون بنتا لرجل كبير الذي أحبه كأب لها |
Ed'in dokunuşları yaşlı bir adamın dokunuşları gibi değildi. | Open Subtitles | إد وأبوس]؛ كان الصورة التي تعمل باللمس لا لمسة من رجل كبير السن. |
Ama yaşlı bir adamın da seni dövüp kılıcını almasına izin verdin. | Open Subtitles | وايضاً تركت رجلاً عجوزاً يضربك حتي سالت منك الدماء ويأخذ سيفك |
yaşlı bir adamın çıkması için çok fazla merdiven var. | Open Subtitles | هذه خطوات كثيرة بالنسبة لرجل مسن لكي يصعدها |
yaşlı bir adamın horladığını görmek için gece treninin içine bir alaycıkuş koyacağım. | TED | سأضع طير محاكي في قطار منتصف الليل لأسمع رجل مسن يشخر. |