Sen, yakalanıp da mutlu olan ilk ve tek kaçakçısın. | Open Subtitles | أنت المهرب الأول الذي يسعر بالسعادة حينما يتم القبض عليه |
Ancak standart altı ürünleri sattığı için yakalanıp hapse atıldı. | Open Subtitles | ولكن ألقي القبض عليه وسجن لبيع منتجات دون المستوى المطلوب |
Gerçek, benim gibiler yakalanıp ölür. | Open Subtitles | الحقيقة هي ، والرجال مثلي يموت القبض عليهم. |
Tabi, yakalanıp işkence görene veya kardeşin kaçırılana kadar. | Open Subtitles | حقا ؟ حتى تم اعتقالك وتعذيبك ، أو عندما اخذو أخاك |
Belki yakalanıp konuşmuştur. | Open Subtitles | ربما أُعتُقل و تحدث. |
Orada da, yakalanıp sergilenen... vahşi bir hayvan gibi, gösteriye çıkardılar. | Open Subtitles | وكانوايتعاملونمعي... كحيوانٍ إصطادوه. سلعة |
Uluslararası diplomatik ilişkilere göre hiç bir diplomatik görevli yakalanıp tutuklanamaz resmi kimliği belirlendikten sonra. | Open Subtitles | تحت اعتماد العلاقات الدبلوماسيه لا معتمد دبلوماسي قد يحجز او يُقبض عليه عندما يُثبت هويته |
Adı Loki'ydi ve o da yakalanıp Asgard Yüksek Konseyi tarafından adalet önüne getirilene dek insanlar üstünde deney yapıyordu. | Open Subtitles | اسمه لوكي و كان يجرى تجاربه على البشر أيضا حتى تم القبض عليه |
yakalanıp 3700 kilometre uzakta ömür boyu hapse atıldı. | Open Subtitles | لقد تم القبض عليه وذهب بعيدا الفان وثلاث مئة ميل بعيدا عنك |
Onun bir an önce yakalanıp, göz altına alınmasını istiyorum! | Open Subtitles | أريد أن يتم إلقاء القبض عليه بسرعة و دون ضجة! |
Bu yüzden, onlar devlet düşmanlarıdır ve kan akışı için yakalanıp işlenecekler. | Open Subtitles | لذا , فهم أعداءٌ للدولة وسيتم القبض عليهم وإعدادهم للتزويد بالدماء |
Bu nedenle, onlar devlet düşmanıdır ve kan akışı için yakalanıp işlenecekler. | Open Subtitles | لذا , فهم أعداءٌ للدولة وسيتم القبض عليهم وإعدادهم للتزويد بالدماء |
Sistematik bir şekilde yakalanıp hapsedilmişler. | Open Subtitles | لقد ألقي القبض عليهم واحداً واحداً. -بأي تهمة؟ |
Saklanıp göze batmayacağım. Ama yakalanıp bir hücreye konursam o zaman sen de sıçtın demektir. | Open Subtitles | سأختبئ, ولكن لو تم اعتقالي فإنه سيتم اعتقالك أنتِ أيضًا |
Sonra da yakalanıp kovuldun. | Open Subtitles | ثم تم اعتقالك وتم طردك. |
Belki yakalanıp konuşmuştur. | Open Subtitles | ربما أُعتُقل و تحدث. |
Orada da, yakalanıp sergilenen... vahşi bir hayvan gibi, gösteriye çıkardılar. | Open Subtitles | وكانوايتعاملونمعي... كحيوانٍ إصطادوه. سلعة |
yakalanıp yok edilmemiz an meselesiydi, mucizevi bir şey olmadıkça. | Open Subtitles | كانت مسألة وقت فقط قبل أن يُقبض علينا أو نُدمر حتى حدث شيء إعجوبي |
Kız kardeşin aç kaldığı için bir dilim peynir çalarken yakalanıp geldiğini sanıyordum. | Open Subtitles | ألم يُقبض عليك تسرق الجبن من أختك الجوعاء؟ |