Herhalde aile üyelerinin birbirine Yalan söylemek için emir almadığı bir ailedir. | Open Subtitles | اعتقد بأنها الذى بها أفراد العائله ليسوا مضطرين للكذب على بعضهم |
Bayım, buraya gelerek hayatımı tehlikeye attığımın farkındayım; ancak Yalan söylemek için bir nedenim yok. | Open Subtitles | أعرف أني أخاطر بحياتي بالمجيء هنا لكن لا سبب يدعوني للكذب |
Biliyorsun ki sen bir polissin. Ve çok da iyi biliyorsun ki herkesin Yalan söylemek için bir nedeni vardır. | Open Subtitles | حسنٌ، بطبيعة الحال أنتَ شرطيّ، و تعي تماماً أنّ لدى الجميع دوافعاً للكذب. |
Kim olduğun hakkında bana Yalan söylemek için ondan yardım istedin o da iyi bir dalkavuk olduğundan gelip suratıma karşı yalan söyledi | Open Subtitles | لقد لجأت إليها لتكذب عليّ بخصوص حقيقتك وبحكم أنّها لا تستطيع أن ترّد لك طلب أتت إليّ وقامت بالكذب عليّ |
Yalan söylemek için doğuştan yeteneğin var ama altından kalkmak için yeterli zekaya sahip değilsin. | Open Subtitles | لديكِ موهبة فطريّة في الكذب لكن ليس ما يكفي من الذكاء لإدراك الأمر |
Sus. Zaten çok güçsüzsün. Enerjini Yalan söylemek için harcama. | Open Subtitles | أنت ضعيف بما يكفي أرجوك لا تهدر طاقتك على الكذب |
Bu kadar Yalan söylemek için bu işe gerçekten ihtiyaç duymuş olmalı. | Open Subtitles | لابد أنّه كان بحاجة فعلاً لهذه الوظيفة ليكذب هكذا. |
Vurulmayı istememek Yalan söylemek için iyi bir teşvik. | Open Subtitles | عدم الرغبة بتلقي الطلقة سيكون دافعاً للكذب |
Biri gördüğüm kadarıyla Yalan söylemek için hiçbir sebebi olmayan güvenilir bir kadından geliyor. | Open Subtitles | واحدة من إمرأة موثوقة بحسب ما أرى ليس لديها سبب للكذب. |
Bu salondaki kimseye Yalan söylemek için bir sebebim yok. | Open Subtitles | تقول الحقيقة؟ ليس لدي أي سبب للكذب على أي شخص في القاعة |
Yaşlı ağacınızın Yalan söylemek için bir sebebi olmadığını sanıyorum. | Open Subtitles | أخمّن أن شجرتكم العتيقة ليس لديها أيّ داع للكذب. |
Hepsi de bu. Eğer para almışlarsa, Yalan söylemek için almışlardır. | Open Subtitles | أنهم قاموا بإعطائهم رشوة للكذب |
Saçmalama. Yalan söylemek için bir nedenim yok ki. | Open Subtitles | لاتكوني سخيفة ما الذي يعوني للكذب |
Biz birlikte değiliz, yani sana Yalan söylemek için hiçbir sebebim yok. | Open Subtitles | نحن لسنا معا. ليس لدي أي سبب للكذب. |
Çünkü Yalan söylemek için nedenleri yok. | Open Subtitles | لاّنهما لا يملكان مبرراً للكذب |
Sana Yalan söylemek için bir nedenim yok dostum. | Open Subtitles | ليس لدي سبباً للكذب عليك , يا رجل |
Yalan söylemek için nedenim yok. ben, benim. | Open Subtitles | ليس لدي اى سبب للكذب انا هو ما انا |
Onun da bu konuda Yalan söylemek için bir sebebi yok! | Open Subtitles | ليس لديه أي سبب يدعوه للكذب بشأن أي من هذا! |
Böyle bir konuda Yalan söylemek için herhangi bir nedenimiz yok. | Open Subtitles | لا يوجد سبب لدينا للكذب حيال أمر كهذا |
Kim olduğun hakkında bana Yalan söylemek için ondan yardım istedin o da iyi bir dalkavuk olduğundan gelip suratıma karşı yalan söyledi | Open Subtitles | لقد لجأت إليها لتكذب عليّ بخصوص حقيقتك وبحكم أنّها لا تستطيع أن ترّد لك طلب أتت إليّ وقامت بالكذب عليّ |
Bana Yalan söylemek için Japon tarzının bu olduğu söylendi, efendim. | Open Subtitles | أخبروني بأنها طريقة اليابانيين في الكذب |
Avukat olmak Yalan söylemek için daha iyi bir eğitim. | Open Subtitles | أود القول لتكون محامياً، ربما يستحسن أن تتدرب على الكذب. |
Yalan söylemek için bir nedeni yoktu. | Open Subtitles | لم يكن لديه سبب ليكذب |