Babanın, hayatını bağışlamam için nasıI yalvardığını görecektin. | Open Subtitles | كان لا بد أن تري الطريقة التي كان أباك يتوسل فيها من أجل حياته. هذا غير مفيد. |
Bunun gerçek bir mahkeme olduğunu, suçlanan kişinin karanlıkta başka bir şans için yalvardığını, jürinin ise bağırdığını düşünün, "Sıktı! Sosyopat!" | TED | لنتخيل أنّ هذه كانت محكمة حقيقية، والمتهم موجود في الظلام يتوسل للحصول على فرصة آخرى، وكانت هيئة المحلفين تصرخ بأعلى صوتها " ممل! معتل اجتماعيا !" |
Biliyorum. yalvardığını görebiliyorum. | Open Subtitles | أعرف، أرى أنّه يتوسل |
Hayır, o pis canını kurtarmak için yalvardığını duymak isterim. | Open Subtitles | لا , أريد أن أسمعك تتوسّل للإبقاء على حياتك اللعينة |
Mark, dilini koparmakla başlamak istiyor ama, ben yalvardığını duymak istiyorum. | Open Subtitles | (مارك) يريد أن يبدأ بقطع لسانك، ولكنّي أريد أن أسمعكَ تتوسّل. |
Bir görgü tanığı, adamın öldürülmeden önce canı için yalvardığını belirtti. | Open Subtitles | شاهد عيان يزعم أنّ شخص ما توسّل لينقذه. قبل أن يُقتل. |
Biliyorum. yalvardığını görebiliyorum. | Open Subtitles | أعرف، أرى أنّه يتوسل |
Bay Rochester'ın ona aşağı inmesi için yalvardığını duydum. | Open Subtitles | سمعت السيد (روتشستر) يتوسل إليها كي تنزل. |
Hayatını bağışlamam için yalvardığını görmek istiyorum. | Open Subtitles | و يتوسل للإبقاء على حياته |
- yalvardığını görmek istemem Hannibal. | Open Subtitles | أكره أن أراك تتوسّل (هان) |
Ve ayrıca babanın seni buradan çıkartmak için yalvardığını unutma. Bunu unutma. | Open Subtitles | واعلم أيضاً بأنّ والدك توسّل إليّ كي أخرجك أنت، تذكّر ذلك |