Bunda yanlış olan bir şey yok. Fakat annen seni daha önemsediğinden ben buradayım. | Open Subtitles | لا عيب في ذلك، لكنّي هنا لأنّها أولتكَ الأولوية الأولى عنه. |
Sen aileni korumaya çalışıyordun ve bunda yanlış olan bir şey yok. | Open Subtitles | اعني، كنت فقط تحمي عائلتك ولا يوجد عيب في ذلك |
İnanmakta yanlış olan bir şey yok. | Open Subtitles | و لا عيب في التحلي بالأمل |
Onu istemesinde yanlış olan bir şey yok özellikle de kız 22 yaşında olduğunda. | Open Subtitles | لا يوجد خطأ ، فى أن ترغب بها، خاصة ، بعد أن وصلت إلى سن 22 عاماً. |
Burada çok yanlış olan bir şey var ve zamanımız tükeniyor. | Open Subtitles | يوجد خطأ كبير هنا والوقت ينفد منا |
yanlış olan bir şey aslında çok ilginç bir şeye dönüştüğü zaman hissedilen o aşırı heyecanı hissettim. | TED | شعرت بذلك الحماس الذي ينتاب الواحد منا حين يكون خطأ ما مثيرًا للاهتمام. |
Ancak diğer yandan, yanlış olan bir şey var. | TED | لكن من جهة اخرى هناك خطأ ما |
Onda yanlış olan bir şey var gibi, demek istediğimi anlıyor musun? | Open Subtitles | يبدو , ان شيئا ما خطأ و سيء بها هل تعرف ماذا أعنى ؟ |
Hayır, yanlış olan bir şey var. | Open Subtitles | لا , شيئا ما خطأ |
Endişelenme, McGee. İlkinde yanlış olan bir şey yok. | Open Subtitles | لا تتعب نفسك, (ماكغي) لا عيب في الاولى |
Burada doğru ve yanlış olan bir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد صواب ولا يوجد خطأ |
Sende yanlış olan bir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد خطأ بك |
- Sanırım yanlış olan bir şey var. | Open Subtitles | اعتقد ان هناك خطأ ما |