Cady'yi uyarmaya gittim. Yapılabilecek en makul şeyin bu olduğunu düşündüm. | Open Subtitles | ذهبت لأحذر كادي ورأيت أن هذا الشئ الأفضل لفعله |
O zaman Yapılabilecek tek bir şey vardır o da ne yaptığını çaktırmadan, onları değişik inleme türlerini algılayabilecek şekilde eğitmektir. | Open Subtitles | لذا الشيء الوحيد لفعله هو تدريبهم على استيعاب الفروق بين مستويات الأنين بدون ملاحظتهم لفعلك هذا |
Bence kurşun kalemi olduğundan daha iyi kılacak Yapılabilecek hiçbir şey yok. | TED | برأيي، لا يوجد أي شيء يمكن القيام به لجعل قلم الرصاص أفضل مما هو عليه. |
Bu işitme kaybına Yapılabilecek en iyi şeydi. | TED | وكان ذلك أفضل يمكن القيام به لفقدان السمع. |
Yapılabilecek en eğlenceli şeyin arkadaşlarınla dans etmen olacağını fark ettim. | Open Subtitles | أدركت الشيء الأكثر تسلية للقيام به الآن سيكون احضار بعض الأصدقاء للرقص معك. |
Cinsel ilişkiye girmeden de Yapılabilecek güvenli ve eğlenceli bir takım faaliyetler vardır. | Open Subtitles | الآن, هناك الكثير من الأمور يمكن فعلها... من دون ممارسة الجنس و هي ممتعة و آمنة |
Ve hazırlıklarımızı Yapılabilecek en iyi şekilde tamamladık. Hiçbirimiz bu şehri müslümanlardan alanlar arasında değildik. | Open Subtitles | وقد أعددنا عدتنا لذلك بقدر ما نستطيع |
Yapılabilecek tek şey aletini yumruklamak. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي يمكنك فعله هو ضربه في أعضائه الذكرية |
Onun için, beklemekten başka, Yapılabilecek hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شئ لفعله عدا الأنتظار |
Onun için, beklemekten başka, Yapılabilecek hiçbir şey yoktu. | Open Subtitles | لم يكن هناك شئ لفعله عدا الأنتظار |
Yapılabilecek tek haysiyetli şey buydu. | Open Subtitles | يبدو انه الشئ الغير الموقر الوحيد لفعله |
O halde Yapılabilecek başka bir şey bilmiyorum. | Open Subtitles | حسناً,أنا لا أعلم شيئاً آخر لفعله |
Baban, ailen ve kulübün için Yapılabilecek tek bir şey var, Jackson. | Open Subtitles | (وهنالك شيء واحد لفعله الان (جاكسن من اجل ابيك , وعائلتك وناديك |
İyi haber: orada Yapılabilecek pek çok şey var. | TED | الأخبار السارة : هناك الكثير ما يمكن القيام به. |
Ateş topunun etki alanındakileri kurtarmak için maalesef Yapılabilecek bir şey yok. | TED | لا يوجد شيء مأساوي يمكن القيام به لإنقاذ أولئك الذين في دائرة نصف قطرها كرة نارية. |
Böyle bir durumda Yapılabilecek fazla bir şey yok. | Open Subtitles | لا يوجد الكثير للقيام به في قضية كهذه |
Çünkü artık birçok şey Yapılabilecek bir aile mekânı. | Open Subtitles | لأنها مكان للعائلة و الكثير للقيام به |
Cinsel ilişkiye girmeden de Yapılabilecek güvenli ve eğlenceli bir takım faaliyetler vardır. | Open Subtitles | الآن, هناك الكثير من الأمور يمكن فعلها... من دون ممارسة الجنس و هي ممتعة و آمنة |
Kronometre ile Yapılabilecek birçok şey var. | Open Subtitles | كثير من الأشياء يمكن فعلها بساعة إيقاف |
Ve hazırlıklarımızı Yapılabilecek en iyi şekilde tamamladık. | Open Subtitles | وقد أعددنا عدتنا لذلك بقدر ما نستطيع |
Yapılabilecek tek şey aletini yumruklamak. | Open Subtitles | الأمر الوحيد الذي يمكنك فعله هو ضربه في أعضائه الذكرية |