Eğer çelikten yapılmamış olsaydı, sevgilim olurdu. | Open Subtitles | إن لم تكن مصنوعة من الستيل لكنت إتخذتها عشيقة لي |
Git de yağ veya turtadan yapılmamış biriyle tanış. | Open Subtitles | ارتادها وقابل فتاة ليست مصنوعة من الزيت أو الفطائر |
Ayrıca, dışarıda, fermuarların, aynaların ve samandan yapılmamış tamponların dünyasında kalmak istiyorum. | Open Subtitles | في أرض السحابات والمرايا والسدادات النسائية الغير مصنوعة من التبن (هيا (غريتا |
Sana gazeteden yapılmamış bir şey söyleyeyim. O küçük ve sıkı kıçın. | Open Subtitles | سأخبرك ما الشئ الغير مصنوع من الجرائد ، مؤخرتك المشدودة هذه |
Oyuncak tuğlalardan yapılmamış dünyada gördüm kendimi! | Open Subtitles | لقد كنت في عالم حيث لا ،شيء مصنوع من القرميد ما عدا الألعاب |
Yerel ustalar tarafından yapılmamış. | Open Subtitles | لم يُصنع من قِبل المحليين هنا. |
Tekrar uçmamız gerekiyor, çünkü şaşırtıcı ve daha önce yapılmamış şeyler uçmanızı gerektiriyor. | TED | وعلينا التحليق مجدداً لأن الأشياء المذهلة، التي لم يسبقك إليها أحد تطلب منك أن تحلق. |
Hayır, testlerin hepsi yapılmamış. | Open Subtitles | لا ، إنهم لمّ يجروا عليه أيّ فحوصات بعد. |
Hayır, balina dişinden yapılmamış. | Open Subtitles | لا إنها ليست مصنوعة من أنياب الحوت. |
Çünkü bunlar kağıttan yapılmamış. | Open Subtitles | لذلك السبب ليست مصنوعة من الورق |
Kakao yağından yapılmamış. | Open Subtitles | إنها مصنوعة بزيت النخيل |
Japonya'da yapılmamış. | Open Subtitles | هذه ليست مصنوعة باليابان |
Limuzin içinde yaşamak için yapılmamış ki. | Open Subtitles | ليست مصنوعة يموزين للعيش. |
Ginger camdan yapılmamış. | Open Subtitles | (جينجر)،ليست مصنوعة من الزجاج . |
Topraktan yapılmamış. | Open Subtitles | إنه ليس مصنوع من الأرض هذا غريب جداً |
Babayla yapılmamış bir çocuk. | Open Subtitles | مولود وليس مصنوع إله واحد من الاب |
Hayır, soyadı "Tahta" ama tahtadan yapılmamış. | Open Subtitles | كلا، بل كنيته "خشب"، لكنه غير مصنوع من الخشب |
Sanıyorum ki benim için yapılmamış. | Open Subtitles | لم يُصنع لأجلي على ما أعتقد. |
Ve Brian daha da büyük bir risk alarak daha önce hiç yapılmamış bir şekilde okyanusun zeminini parçalayan bir trolün fotoğrafını çekti. | TED | ثم مضى براين لمخاطرة أكبر لتحقيق الصورة التي لم يفعلها أحد من قبل للشباك التي تجرف قاع المحيط. |
Sağlık ekiplerinin dediğine göre de vardıklarında çoktan ölmüş olduğu için sunî teneffüs bile yapılmamış. | Open Subtitles | وقال المسعفون إنّهم لم يجروا إنعاشًا قلبيًّا رئويًّا لأنّها كانت ميتة عند وصولهم |