Aptalca bir şey yapmaması için ona kesin talimatlar veriyorum. | Open Subtitles | وسوف أعطيه تعليمات محدده لكي لا يفعل شئ غبي |
O aptal yarışmada ona bunu yapmaması için yalvardım resmen. | Open Subtitles | أنا ناشدته عملياً في تلك المقابلة الغبيّة بأن لا يفعل ذلك |
Maximilian'ı bunu yapmaması için ikna etmeye çalıştım ama her zamanki gibi beni dinlemedi. | Open Subtitles | ولقد حاولت إقناع ماكسيميليان بأن لا يفعل .. لكنه لم يستمع ، كعادته |
"Kötünün muzaffer olması için, iyinin bir şey yapmaması kafidir." | Open Subtitles | "الشرط الوحيد حتى ينتصر الشر هو ألا يفعل الأخيار شيئاً." |
Cesur be bir o kadar da tehlikeli bir hamleydi bunu yapmaması için ona yalvarıp yakardım ancak o son derece kararlıydı. | Open Subtitles | كانت حركة خطيرة ومتهورة ولقد توسلت إليه ألا يفعل هذا ولكنه كان عنيدا |
yapmaması gereken bir işi yapacağı zaman ki bakış. | Open Subtitles | النظره التي تعني انه على وشك ان يفعل شيئاً من الأفضل ان لا يفعله |
En sevdiğim alıntı, "Kötülüğün kazanması için bir-iki adamın ve kadının hiçbir şey yapmaması yeterlidir." | TED | اقتباسي المفضل هو، "كل ما يتطلبه الأمر للشر أن يسود هو أن لا يفعل قلة من الرجال والنساء الجيدين شيئا ". |
Aslında, yapmaması daha iyi. | Open Subtitles | إننى أأمل على الأصح أن لا يفعل ذلك |
yapmaması için onu uyardım ama o kararını verdi. | Open Subtitles | ...لذلك حذرته بأن لا يفعل ولكنه اخذ قراره |
yapmaması için onu ikna ederim sandım. | Open Subtitles | اعتقدت بأني اقنعته بأن لا يفعل |
Ona ne yapması ya da yapmaması gerektiğini söylemedim. | Open Subtitles | و لم أقل له ما يفعل أو لا يفعل. |
Topher mektubunda Devon'ın onu yapmaması için ikna etmeye çalıştığını yazmış. | Open Subtitles | رسالة (توفر) تقول أن (ديفون) حاول إقناعه أن لا يفعل ذلك |
Will hemen polise gitmek istedi, ve ben ona yapmaması için yalvardım. | Open Subtitles | ( ويل) أرادَ إخبار الشرطة فوراً، ولكنّني ترجيته أن لا يفعل. |
Başka erkeklerimizin de aynısını yapmaması üzücü. | Open Subtitles | ولكن المؤسف ألا يفعل ذلك مزيد من الإخوة |
Kaiser ona yapmaması için yalvardı. | Open Subtitles | القيصر توسّل إليه ألا يفعل |
Bunu yapmaması için vücuduma yalvardım. | Open Subtitles | توسلت إلى جسدي ألا يفعل ذلك |
yapmaması için yalvardılar. | Open Subtitles | توسولوا إليه ألا يفعل هذا |
Evet, ona yapmaması için yalvardım. | Open Subtitles | لقد توسلت له ألا يفعل |
Piyonların yapmaması gereken şey ise bir gün seninle yatar umuduyla düşman Vezir'e sırları anlatmasıdır. | Open Subtitles | وما لا يفعله حجر الشطرنج هو إخبار أسرار للملكة العدوة -في آمال أن تضاجعه. |
Brian Finch yapması ve yapmaması gereken şeylerle ilgili bilgiye sahipti ve bunların sınırı içinde hareket edeceğine güvendim. | Open Subtitles | وعلم (برايان فينش) المعايير للمفترض أن يفعله وما لا يفعله ووثقت في تصرفه على هذا المنوال |
Sam yapmaması gereken tek şeyi yapıyor ve Craster'ın karılarından biri olan Gilly'e aşık oluyor. | Open Subtitles | ( سام) فعل أمر كان يُفترض أن لا يفعله... والذي وقع في حب إحدى زوجات (كريتسر)، وهي (غيلي). |