yapmayı sevdiğim şeyden, "dünyaya bunun için gelmişim" dediğim şeyden vazgeçmek zorunda kaldım. | Open Subtitles | وعلي أن أتخلى عن الشيء الذي أحب فعله والشيء الوحيد على الأرض الذي أحس أنني ولدت لكي أفعله |
Bana göre, yalnız başıma yapmayı sevdiğim bir şey, anlarsın ya? | Open Subtitles | بالنسبة لي ، فالأمر أشبه بشيءٍ أحب فعله لنفسي ، أتفهمينني ؟ |
Öldürmeme gerek yok. Bu sadece yapmayı sevdiğim bir şey. | Open Subtitles | لست بحاجة لأقتل ، هذا فقط شيء أحب فعله |
Ama yapmayı sevdiğim ateşli vahşi sapıkça bir şey var. | Open Subtitles | ولكن هناك واحد ساخن... البرّيّة... شيء غريب أن أفعل ما أحبّ فعله |
Oh! Sonunda kızımla yapmayı sevdiğim birşey buldum, ve şimdi onu kaybettim. | Open Subtitles | ،أخيرا وجدت شيئا أحبّ فعله مع ابنتي |
(Kahkahalar) yapmayı sevdiğim şey, uzak kültürel yerlerden görseller alıp bunları bir araya getirmek. | TED | (ضحك) ولهذا، ما أحب فعله هو التقاط الصور من مناطق ثقافية بعيدة جدًا وجمعهم معًا. |
Kızıma yapmayı sevdiğim ve Carla'nın bilmediği şeylerin bir listesi. | Open Subtitles | هذه قائمة بالأشياء التي أحب فعله لها والتي لا تدري عنها (كارلا) |
Tamam, benim yapmayı sevdiğim bir şey var. | Open Subtitles | حسناً، ثمة شيء واحد أحب فعله |