Muhtemelen dünyada daha önce yaşamış hayvanların yarısının genomlarını okuduk. | TED | ربما نقرأ أكثر من نصف الجينوم للحيوانات الأولى في العالم. |
Kadınlar kendileriyle birlikte nüfusun yarısının gerçekliklerini ve umutlarını da getirir. | TED | حين تبرز النساء، فهن تُسَلِّطن الأضواء على واقع وأحلام نصف الساكنة. |
İnsan cinsel organının ameliyatla alınması konusunun yarısının altını çizmiş. | Open Subtitles | لديه نصف فصل معلّم عليه يخص إزالة الاعضاء التناسلية البشرية |
Baron halk arasında sevilmezdi ama mevkisinin taşıdığı güç ve köyün yarısının işvereni olarak büyük bir saygı görüyordu. | Open Subtitles | البارون لم يكن محبوبا و لكن على اعتبار أنه شخصية قوية و رب عمل نصف سكان القرية كان محترماً |
Elbisenin üst yarısının gecekondunun birinde duvara montelenmiş biçimde bulduk. | Open Subtitles | لقد وجدنا النصف العلوي من الثوب .ملصوقاً على جدار المسكن |
Kaplow, saat 14:00'de vazgeçmeye karar verdiğini, ayrıca kente yerleştirdiği bombalardan yarısının yerini de, bize bildirmeye karar vermiş. | Open Subtitles | كابلو وافق أن يسلم نفسه بالثانية مساء و وافق أن يعطينا أماكن نصف القنابل التي يدعي أنه زرعها بالمدينة |
Bunların yarısının geçmiş 8 yılda olduğuna seninle bahse girerim. | Open Subtitles | اراهن على ان نصف هذه الملفات منذ 8 سنوات فقط |
Londra'nın yarısının kapıları ona kapanacak, bu yüzden elinden geleni yap. | Open Subtitles | نصف البيوت في لندن ستكون مغلقة إليه , لذا أفعل مايمكنك |
Görünen o ki bir şekilde dünya popülasyonunun yarısının kadın olduğu gerçeğini gözden kaçırıyorlar. | TED | يبدو أنهم بطريقة ما تجاهلوا حقيقة أن أكثر من نصف سكان العالم سيدات. |
Farz edin ki apartmanlarda yaşamak isteyen insanların yarısının bir dairesi var; diğer yarısının daha yok. | TED | تخيل ان نصف الناس الراغبين في الحصول على شقق سكنية, قد حصلو عليها فعلا النصف الاخر مازال بالانتظار |
Dünya Sağlık Örgütü küresel duyma kaybının yarısının önlenebileceği kanısında. | TED | تقدر منظمة الصحة العالمية أن نصف جميع حالات فقدان السمع عالميًّا يمكن تفاديها. |
Evet, seyircilerin yarısının benimle aynı fikirde olduğunu görebiliyorum ve geriye kalanları ikna için yapılacak çok işim var. | TED | أرى أن نصف الحضور يتفق معى، و لكن يتبقى النصف الآخر لكى أقنعه. |
Ama bir tiyatro salonuna girip salonun yarısının dolu olduğunu görürseniz, içiniz sıkılır. | TED | لكن إذا دخلتم إلى المسرح، وكان المسرح نصف ممتلئ، فستذوى قلوبكم. |
Amerikalıların yarısının gelecekteki eşleriyle 30'lu yaşlarında evlendiklerini, beraber yaşadıklarını ya da sevgili olduklarını biliyoruz. | TED | نحن نعلم أن أكثر من نصف الأمريكيين. قد تزوجوا أو يعيشون مع أو يواعدون شريكهم العاطفي المستقبلي بحلول سن ال30. |
Hindistan’da yüz binlerce insanın ölümüne ve Hindistan'daki körlerin yarısının kör olmasına neden olan bir hastalık sona erdi. | TED | أمراض التي أودت بحياة مئات الآلاف في الهند، والعمى نصف جميع أولئك الذين قدمت الأعمى في الهند، وانتهت. |
O nüfusun yarısının cinsiyeti yüzünden baskı altına alınması karşısında dehşete düşerdi. | TED | سوف يشعر بالفزع من اضطهاد نصف السكان بسبب جنسهم. |
Bu şehrin yarısının çevresinde, birçok mağara kalkerden oluşmuştur. | TED | في قرابة نصف هذا البلد، تتكوّن معظم الكهوف من حجر الكلس. |
Bunun anlamı, dünyadaki bilginin yarısının örüntüleri görmek üzere biraraya getirilmesinin mümkün hâle gelmesidir, ki bu tamamıyla yeni bir şey. | TED | وهذا يعني أنه أصبح من الممكن وضع نصف المعرفة في العالم معا من أجل أن نرى الأنماط، شيء جديد كليًا. |
Bunun yarısının, 600.000 kişide, kalbinde kalıcı hasar meydana gelir ki bu durum sonradan çok kötü problemler yaşamalarına sebep olur. | TED | نصفهم تقريبا ،أي ٦٠٠ ألف لديهم ضرر دائم بالقلب التي من شأنها أن تسبب لهم مشاكل سيئة للغاية في وقت لاحق |
Ertesi Nisan ayı, Shawshank'taki gardiyanların yarısının vergi iadelerini yapıyordu. | Open Subtitles | فى ابريل التالى قام بعمل عوائد الضرائب لنصف حراس السجن |
Kutu devletin elinde S.H.I.E.L.D.'dan el koydukları binlerce diğer malların yanında ve daha yarısının ne olduğuna anlam bile veremiyorlar. | Open Subtitles | الحكومة تمتلكه مع آلاف من الأصول الأخرى التي قاموا بمصادرتها من شيلد وهم لا يعرفون ما يفعلون بنصف ما لديهم |
Bu kadar kan kaybıyla onun söylediği zamanın yarısının bile kalmadığın bilmem için doktor olmama gerek yok. | Open Subtitles | لأعرف أن كل النزيف بهذا المعدل فليس أمامنا الوقت الذي حدده بل نصفه على الأكثر |
Bunların yarısının etiketi bile yok. | Open Subtitles | نصف هذه ليست عليها بطاقات تعريف ولا يمكنني قراءة نصفها على أي حال |