Demek istediğim, ayrılmam konusunda beni suçlu hissettirmeye çalışıyosun, ama işe yaramayacak. | Open Subtitles | أنـا أقول أنـك تحـاولين إشعـاري بالذنب بسبب مغـادرتـي و لـن ينجح ذلك |
Ama, benim yerime oraya sen gidersen işe falan yaramayacak, tamam mı? | Open Subtitles | و لكن اذا ذهبت إلى هناك بدلاً مني لن ينجح الأمر، حسناً؟ |
Bu işe yaramayacak. En az 9 karakterli olması gerekiyor. | Open Subtitles | هذا لن يفلح يجب ان تكون تسعه رموز علي الاقل |
Sen ve Wilbur sadece beni korkutmaya çalışıyorsunuz. Ama işe yaramayacak! | Open Subtitles | أنت و ويلبور تحاولان إخافتي لكن هذا لم يفلح |
Bu işe yaramayacak, dikkatimi dağıtmaya çalışman-- | Open Subtitles | أتعلمين هذا لن ينفع فأنتِ تحاولين تشتيتي |
Bir şeyler yapacağını biliyorum, ama işe yaramayacak. | Open Subtitles | اعلم انه يجب عليك فعل شىء ما شىء لا يمكن ان يفيد |
Onlardan teslim olmalarını isteyebilirsin ama nedense işe yaramayacak gibi. | Open Subtitles | يمكن أن نطلب الإستسلام لكني أشعر أن هذا لن يجدي |
Ne yaptığını biliyorum. Beni kızdırmaya çalışıyorsun ama bu sefer işe yaramayacak. | Open Subtitles | أعلم ما تحاول فعله، أنت تُحاول إغضابي، ولكن لن ينجح هذه المرة. |
Bu ayaklar Batılılarda işe yaramamıştı bu gece de işe yaramayacak. | Open Subtitles | لا تسير الأمور بتلك الطريقة في الغرب ولن ينجح الأمر الليلة |
Ve bugün duruşmada yaptığınız ufak numara yarın işe yaramayacak. | Open Subtitles | وأسلوب التملص الذي مارسته في المحكمة اليوم لن ينجح مستقبلاً |
Bu asla işe yaramayacak. Bu onun kalitesini bile aşacak bir durum. | Open Subtitles | .هذا سوف لن ينجح .إنه ذكياً، يعمل لصالحه |
Yapmaya çalıştığı şeyi biliyorum. Ama işe yaramayacak. | Open Subtitles | أعرف ما يحاول أن يفعله لكن الامر لن يفلح |
Sadece geri aramak için şansım olmadı. - Evet, bu işe yaramayacak. | Open Subtitles | لكن لم تأتيني الفرصة لأتصل عليك نعم هذا لن يفلح |
Eğer tişört giyiyorsan hiçbir işe yaramayacak. | Open Subtitles | اه حسنا, اذا كنت ترتدين قميصا لن يفلح هذا أبدا,نعم |
Ama, burada bu taşlı bölgede bu tekniği kullanmak hiçbir işe yaramayacak. | Open Subtitles | لكن لعلمك, هذا الأسلوب لا ينفع في منطقة صخرية |
- Evet yapmaya çalıştığım kesinlikle bu ve en kötü yanı da işe yaramayacak olması. | Open Subtitles | أجل، هذا تماماً ما أحاولُ فعله والجزءُ المثيرُ للشّفقةِ في هذا أنّه لن ينفع معك |
insanlara iyi olduğunu söylemeye devam edebilirsin, ama bu işe yaramayacak. | Open Subtitles | يمكنك مواصلة أخبار الناس أنك بخير، ولكن هذا لن ينفع |
Ve bu onun dışında kimsenin işine yaramayacak. | Open Subtitles | ولا شيء منه يفيد أحداً باستثنائه هو |
Adamın gözünü ele geçirmeden bu bir işe yaramayacak değil mi? | Open Subtitles | هذا لن يجدي أي نفع إلا إذا إنتزعنا عين الرجل، هه؟ |
Hayal kırıklığın için üzgünüm, bu da işe yaramayacak. | Open Subtitles | , حسناً آسف لخَيبة أملك، ذلك لَنْ يجدى نفعاً أيضاً |
İşe yaramayacak. Çünkü yanlış ayakkabı giyiyor. | Open Subtitles | لن تفلح هذه الحيلة لأنها لا ترتدي الحذاء المناسب |
Tehditler, bugün pek işinize yaramayacak. | Open Subtitles | -التهديدات فعلاً لن تفيدك هذه الليلة |
Ne yapmaya çalışıyorsanız çalışın işe yaramayacak. | Open Subtitles | أيُّما تحاولين فعله، فلن يُفلح الأمر. سنوقفكِ. |
Hayır ama melek gücün ciddi anlamda yükselmezse büyü işe yaramayacak demektir. | Open Subtitles | حسنًا, كلا لكن من دون وجود القوة الكافية لقواك الملائيكية لن تجدي تلك التعويذة نفعًا |
Bu işe yaramayacak. Uzun bir tahta kaşık arıyor. | Open Subtitles | إنها لن تعمل إنها تبحث عن ملعقة خشبية طويلة |
Geçen yıl işe yaramamıştı, bu yıl da yaramayacak. | Open Subtitles | وهو لم يعمل السنة الماضية. وهو لن يعمل هذه السنة. |
Çok kan kaybederse bacakları işe yaramayacak. Gel artık şuraya. | Open Subtitles | ساقيها يصبحان بلا فائده اذا نزفت حتى الموت, و تعال الى هنا. |
İşe yaramayacak bu. İşe yaramayacak. Hayır. | Open Subtitles | هذا لن يأتي بنتيجة هذا لن يأتي بنتيجة |
O yüzden bu düşündüğün hiç işe yaramayacak. | Open Subtitles | انها لن تنجح بالطريقة التي تعتقدين بأنها ستفعل |