Panik yaratarak patlama sonrası en kısa sürede müdahaleyi bekliyorlar. | Open Subtitles | خلق الذعر يؤمن لهم رؤية اقصر وقت للاستجابة بعد التفجير |
Başkalarının vermiş olduğu benim de içselleştirdiğim cevapları dönüştürmeye çalışıyordum. Tekerlekli sandalye kullanmaya başladığımdan beri kimliğimi şekillendiren kalıpları umulmayan görüntüler yaratarak dönüştürmeye çalışıyordum. | TED | كنت أعمل على تحويل تلك الانطباعات الداخلية، أحول الأفكار المسبقة التي شكلت هويتي عندما بدأت باستخدام الكرسي المتحرك عن طريق خلق صور غير متوقعة. |
Çevrelerinde sonsuz bir tehdit halesi yaratarak. | Open Subtitles | عن طريق خلق إحساس بتهديد لا ينتهى إنهم يلعبون بنا كالآلة الموسيقية |
Şu anda, bildiğiniz gibi, Jordan Collier Vaat Şehri dediği bir yerde kendi ayrı toplumunu yaratarak yeteneği olanlarla olmayan insanlar arasındaki ayrımı daha da genişletiyor. | Open Subtitles | الان كل ما اعرف ان جوردان كوليير يخلق مجتمعه المنفصل فى مكان يطلق عليه مدينه الوعد يزيد اتساع الفجوه |
Bunun, bir zaman döngüsü yaratarak, son üç günümü tekrar tekrar yaşatan bir cihaz olduğunu söyleyebilir misin? | Open Subtitles | أيمكنكَ أن تقول أنّ ذلك هو الجهاز الذي يخلق حلقة زمنيّة كنتُ أعيشها في الـ3 أيّام الماضية؟ |
Bu ücret ve pay, ekonomiyi ve inovasyonları milyonlarca iş yaratarak canlandırırdı. | TED | هذه الرسوم وتوزيع الأرباح سيحفز الاقتصاد والابتكار، بخلق ملايين الوظائف. |
Mobil sığınaklar yaratarak gecenin bir yarısı hapisten tahliye olan ve en kırılgan anında olan kadınlara yaşam alanı sağlıyoruz. | TED | لقد قمنا بصنع مساحات متحركة للجوء للنساء المطلق سراحهن من السجون في منتصف الليل، في أشد حالات ضعفهم. |
Programın amacı aşırı endişe ortamı yaratarak deneğin hayatının tehlikede olduğuna inanmasını sağlamaktı. | Open Subtitles | كان الهدف من البرنامج خلق حالة من القلق الحاد جداً لهؤلاء ممن كانوا يعتقدون أن حياتهم مُهددة بالضياع |
Yeniden bir Bakire Meryem yaratarak insanlığı düzeltmeye çalışıyorsun. | Open Subtitles | لقد حاولت تصحيح البشرية عن طريق خلق مريم العذراء. |
Gerçek halk endişesini daha önemli bir yere çekmek için olaylar, sanal oyunlar yaratarak bilgi savaşında usta oldu. | Open Subtitles | إنه يُتقن فن حرب المعلومات عن طريق خلق أحدات إفتراضية مُصممة لخلق جو من القلق على العامة |
1973 yılında Sendika, uzaylı-insan melezleri yaratarak dünyayı ele geçirme projesine yardım için toplandı. | Open Subtitles | في عام 1973 عزمت المنظمة على المساعدة في مشروع لاستعمار العالم عن طريق خلق هجائن بشرية فضائية |
Başka bir parçacık hızlandırıcısı patlaması yaratarak. | Open Subtitles | من خلال خلق الجسيمات آخر انفجار دواسة البنزين. |
Aslında benim argümanım da erken okul öncesi eğitim programlarının daha çok ve daha nitelikli iş imkanları yaratarak aynı şeyi yapabileceğidir ama farklı bir yolla. | TED | إن حجتي بشكل جوهري بأن التعليم المبكر للاطفال بإمكانه أن يؤدي الى نفس النتيجة تماماً وهو خلق المزيد من الفرص الوظيفية الأفضل. |
kalay eksikliğini yaratarak fiyatları artıracak. | Open Subtitles | يخلق ندرة في القصدير، و بهذا يرتفع سعر القصدير و يغلى |
°/° 98 şeker gerginlik yaratarak geçici enerji Ve ruhsal değişmelere neden olur. | Open Subtitles | 98 % سكر، يخلق توترا إندفاع مؤقت من الطاقة و مزاج متقلب |
72 saatte, insanın kan dolaşımıyla yayılıyor yeni parazit organizmalar yaratarak. | Open Subtitles | في 72 ساعة, ينتشر خلال تيّار الدّم البشريّ, يخلق أعضاء طفيليّة جديدة . |
Dev kabarcık bulutları yaratarak, birbirlerine gözdağı veriyorlar. | Open Subtitles | الذكور في الأسفل يُهدّدون بعضهم الآخر، بخلق سُحبٍ كبيرة من الفقاقيع. |
Ben tam anlamıyla ölümsüz hâle geldiğimde doğa buna öldürülebilen bir hâlimi yaratarak karşılık verdi. | Open Subtitles | لمّا غدوت خالدًا، ثأرت الطبيعة بخلق نسخة منّي يمكن قتلها. |
Bizim aynı pasajdan içeri ve dışarı basit bir şekilde nefes alışımızın aksine, köpekler burunlarının kenarındaki yarıklarından nefes verirler, yeni koku molekülleri çekmeye yardımcı olan ve birçok kez koklama sayesinde giderek artan koku yoğunlaşmasına yardımcı olan hava girdapları yaratarak. | TED | وعلى عكس طريقتنا للتنفس دخول وخروج الهواء من خلال نفس الممر فالكلاب تزفر عن طريق فتحات جانبية للأنف، بخلق دوامات الهواء لتساعد على رسم جزيئات رائحة جديدة والسماح بتركيز الرائحة لبناء أكثر من شمة معاً. |
Bu yüzden şimdi de bizi yarı-uzaylı yeni türler yaratarak onlardan biri mi yapmaya çalışıyorlar? | Open Subtitles | لذا فسيقومون فحسب بتحويلنا مثلهم بصنع نوعٍ جديد ؟ نصف فضائيٍ ونصف بشر ؟ |
Ama sonra ikinci hediyeni, yani bunu yaratarak seni affedebileceğimi fark ettim. | Open Subtitles | لكن عندئذٍ أدركت أنّ في وسعي أن أسامحك. وذلك بصنع هديّتك الثانية هذه، إنّه ترياق يلغي خلودك. |
Bu platformu yaratarak bizden önce gelmiş milyarca insanın konakladığı milyonlarca yer bulacağız. | TED | عن طريق إنشاء هذه المنصة، سوف نجد ملايين الأماكن المليئة بمليارات الناس الذين جاؤوا قبلنا. |