Nötrinoları yavaşlatan şeyden bir örnek alabilirsek fiziğin temelini değiştirebiliriz. | Open Subtitles | عينة صغيرة مما يبطئ النيوترينات يمكنه تغيير علم الفيزياء كاملا |
Hücre tahribatını yavaşlatan bir tedavi. Ama hiç hoş olmayan yan etkileri vardır. | Open Subtitles | علاج يبطئ دمار الخلية لكن هناك آثار جانبية غير سارة |
Bunlar sadece yara bandı tadında kaçınılmazı yavaşlatan ucuz şeyler. | Open Subtitles | إنه مُجرد ضماد يبطئ الأمر الذي لا مفر منه. |
Eminim o ot yüksük otuydu. Buralarda yabani olarak yetişir ve kalbi yavaşlatan digoksin salgılar. | Open Subtitles | أراهن على أن السبب هو نبتة كف الثعلب, انها تنمو هنا و تنتج الـ(ديجوكسين) والذي يبطئ نبضات القلب |
Catherine, annen beni Muirfield'dan kaçırdığında, bana kalp atışlarımı yavaşlatan bir şey enjekte etti. | Open Subtitles | (كاثريـن) قبل أن تقوم والدتكِ (بتهريبي خارج (ميرفيـلد قامت بحقني بشئ يبطئ ضربات قلبي |