Önce, cinayet yerinde bulunan ve en altında John Frazer ismi yazan mektup. | Open Subtitles | أولاً : الخطاب و الذي وُجد في مسرح الجريمة موقعاً بإسم "جون فرايزر" |
Olay yerinde bulunan çorap 45 numaraydı. | Open Subtitles | حسنا,انها مثل هذه طبعات الجوارب وجدَت في مسرح الجريمة مقاسها 11 |
- Ama olay yerinde bulunan adli delili kazara yok ettiğini, sonra da müvekkilim aleyhinde kullanılacak şekilde tahrif ettiğini biliyorsunuz. | Open Subtitles | لكنك تعرف بأنها عن طريق الخطأ دمرت أدلة الطب الشرعي التي تم جمعها من مسرح الجريمة وبعد ذلك حرفتها لتوريط موكلي |
Ve sen bir şey söylemeden önce, olay yerinde bulunan lastik izlerini eşleştiremedim. | Open Subtitles | و قبل أن تقول أي شيء لم أطابق إطارات السيارة من مسرح الجريمة |
Bu da olay yerinde bulunan silahın cinayet için kullanıldığını doğrular... | Open Subtitles | هذا يؤكد السلاح الذي وجد في المشهد الذي إستعمل لقتل هذه |
Yanlış alarm. Duyduğum koku bir önceki kakasındanmış. Yani şu an kıyafetimin veya saçımın herhangi bir yerinde bulunan kakanın. | Open Subtitles | إنذار كاذب ، ما كنت أشمه كان البراز السابق الذي على مايبدو لازال على ملابسي أوشعري |
Lâkin Mr. cinayet yerinde bulunan izlerin.. | Open Subtitles | السيد/ أمـــار يدعي أن بصمات الأصابع التي عثر عليها في مسرح الجريمة |
Sayın Yargıç, saldırı anında olay yerinde bulunan maktulun babasına ait ifadenin kayda geçirilmesini talep ediyorum. | Open Subtitles | حضرتك، أودّ أن أدخل .إفـادة شاهد كان حاضر في وقت الهجوم .. أبّ الضحيّة |
Olay yerinde bulunan kurbanların arasında değildi. | Open Subtitles | لطلبات رخص القيادة لم تكن ضمن الضحايا في مسرح الجريمة |
38 kalibrelik kurşun. Olay yerinde bulunan tabancaya uyuyor. | Open Subtitles | عيار 38 تطابق السلاح الذي عثر عليه في مسرح الحادثة |
Olay yerinde bulunan kovandaki yağla eşleştirince ne olduğu ortaya çıkar. | Open Subtitles | حسنا، سنستطيع تأكيد ذلك بالضبط عندما نطابقها بغلاف الرصاصة التي وُجِدت في مسرح الجريمة |
Olay yerinde bulunan bant makarasında benzer diş izleri var. | Open Subtitles | من لفافة شريط جمعت من مسرح الجريمة يبدوا أنها علامات عض متشابهة |
Ve olay yerinde bulunan pusula aynı yönü yani güneyi gösteriyordu. | Open Subtitles | تمام، والبوصلة من مسرح الجريمة كانت تشير لنفس الاتجاه، الجنوب |
İnsanlar sorular soruyor ve olay yerinde bulunan, katile bağlanabilecek tek kanıt da sende. | Open Subtitles | الكثير من الناس يسألون الأسئلة وأنت لديك الدليل الوحيد المرتبط بالجاني من مسرح الجريمة |
Olay yerinde bulunan şort külotları sen kendin mi test ettin? | Open Subtitles | اذا انت بنفسك فحصت السروال الذي وجد في مكان الحدث؟ |
Çete liderlerinizden çıkan kurşunların yivlerinden bunların olay yerinde bulunan Browning'ten ateşlendiği anlaşılıyor. | Open Subtitles | يمكننا معرفه من أثار الطلق أن الرصاصات الموجودة في أصدقائكم كان من المسدس الـ "براونينغ" الذي وجد في مسرح الجريمة, وشم لطيف |
Yanlış alarm. Duyduğum koku bir önceki kakasındanmış. Yani şu an kıyafetimin veya saçımın herhangi bir yerinde bulunan kakanın. | Open Subtitles | إنذار كاذب ، ما كنت أشمه كان البراز السابق الذي على مايبدو لازال على ملابسي أوشعري |
Olay yerinde bulunan kovanlarla sizin adınıza olanlar tabancanızın balistiğiyle uyuyor. | Open Subtitles | وكانت اطارات عثر عليها في مسرح مباراة لتلك مسجلة باسمك، و إلى سلاحك في CoBIS. |
Sayın Yargıç, saldırı anında olay yerinde bulunan maktulun babasına ait ifadenin kayda geçirilmesini talep ediyorum. | Open Subtitles | حضرتك... أودّ أن أدخل إفادة شاهد كان حاضر في وقت الهجوم |